• Konya19 °C

Lokman Koyuncuoğlu

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Kapatalım kurtulalım!

18 Mart 2008 18:21
Cuma akşamı Ak Parti’ye kapatılma davası açıldığını duyduğumda neye uğradığımı şaşırdım. Hiç böyle bir şey aklımdan geçmediğinden mi, yoksa Türkiye’nin değiştiğine kendimi tümüyle hazırladığımdan mı bilmem hiç beklemiyordum.

Şaşkınlığı attıktan sonra, ilk tepkilerin ne olduğunu şöyle bir baktım. Durum benim düşündüğümden farklı değildi. Gerçekten Türkiye için hiç beklenmedik bir davaydı bu ve sonuçlarının ne olacağını kestirmek hiç mümkün değildi.

Aslında cumartesi için güzel bir Konya günü bizi bekliyordu. TOBB’un yerel odalar için düzenlediği futbol turnuvası ile işadamlarının bu konudaki becerilerini görecektik. Bu konuda uzun değerlendirmeler yapabilirdik mesela. Diğer taraftan ulusal ölçekli işlere imza atıp, son yılların başarılı firması Seha Yapı’nın açılışını konu edinip, Konya’ya nasıl yatırımcı çekilip, Konya’dan nasıl iş ihraç ederizi konuşmalıydık. Öte yandan MÜSİAD’da konuşan Ertuğrul Düzdağ ile Ali Ulvi Kurucu’ya, TYB etkinlikleriyle Erdem Bayazıt’a bir selam verebilirdik.

Ne yazık ki olmadı. Durgun bir karamsarlıkta olabilecek ihtimalleri konuşarak geçiriyoruz. Elbette mahsun bir hava yok; fakat Türkiye’nin sosyal, siyasal kazanımlarıyla birlikte ekonomide kaybedeceklerini düşündükçe insanın bir kez daha “ Türkiye bunu hak ediyor mu? söylemi yankı buluyor.

Gerçektende Türkiye bunu hak ediyor mu? Çok değil bir yıl önceki tartışmalarda temel tezim şöyleydi; Türkiye’de kimsenin dünya görüşüne müdahale edileceği yok. Herkes istediği gibi yaşamakta özgür oluyor. Bunun anlaşılması için daha ne yapılabilir ki?

Hatta benden farklı düşünen bir arkadaşıma şöyle bir yaşam kalitesi önermiştim; Sen şuanda yaşadığın bir ülkeden ne isteyebilirsin? 1- Yüksek yaşam standardı(iyi maaş ikramiye vs.) 2- Temsil yetkisi olan sendikal hak 3- Düşündüklerini ifade edebileceğin özgür bir ortam. 4- Çocukların için sağlık ve eğitim garantisi. Çok genel hatlarıyla Türkiye’de rahat yaşamak isteyen liberal düşünceli biri için bu imkanlar yeterlidir. Muhafazakar birine de ilave olarak inançlarını yaşayabileceğin huzurlu bir ortam, maddesini ekleyebiliriz.

Şimdi şöyle düşünelim; Türkiye’nin cumhuriyet tarihi boyunca yakaladığı en üst yaşam kalitesi şuan mevcut. (DİK ve yerel ölçekli istatistiklerden bunu öğreniyoruz) Hal böyle iken halkın ekonomik gücünü zayıflatma girişimi nasıl açıklanmalı. (Halkın ideolojisi için ayrım yapılabilir ancak ekonomideki bir sarsıntının hiç kimseyi ayırt etme şansı yoktur)

İşte hemen bu işin olumsuz yansımalarını gördük. Borsanın birden nasıl %10 değer yitirdiğini, uzun zamandır stabil giden dövizin nasıl hareketlendiğini, bundan sonra rotasının ne olacağını kimse kestiremediğini falan…

Belkide tam anlayamadığımız ya da hiç anlayamayacağımız şey budur. En azından benim anlayamadığım şey bu. Halkın şöyle rahata ermeyi umut ettiği bir ortamda, yine fakirlik senaryoları yazmaya zemin hazırlamak kime ne sağlar ki? Halkın zenginliği ötesinde bir mutluluk olur mu ki?

İki gündür bu konuda yazılan nerdeyse bütün yazıları okudum; gördüm ki, olaya nötr bakan birkaç kişiyi saymazsanız, anlamsız bulanların oranı %70’i buluyor. Geriye kalan %30 ise zaman ve mekan tanımaksızın tek bir bakışı hiç değiştiremeyen tipler.

Demek ki, Türkiye gerçekten bir değişim içinde Başbakan’ın dediği gibi “endişeye gerek yok”.

Mevlana diyor ki; Kime öğüt miski fayda vermezse muhakkak o, kötü kokuları almıştır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Senin Şehrin, Senin Siten
Tüm Hakları Saklıdır © 2013-2015 Haber Konya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 332 351 66 50 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA