• Konya19 °C
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
İsrail tehdit çünkü
05 Ekim 2011 Çarşamba 13:16

İsrail tehdit çünkü

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Ben şu anda İsrail'i de bölgesi, çevresi için bir tehdit olarak görüyorum. Çünkü atom bombası var' dedi. Erdoğan, İsrail'in bölgede devlet terörü uyguladığını
 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Ben şu anda İsrail'i de bölgesi, çevresi için bir tehdit olarak görüyorum. Çünkü atom bombası var' dedi. Erdoğan, İsrail'in bölgede devlet terörü uyguladığını da söyledi.

Başbakan Erdoğan, Güney Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Kgalema Motlanthe'nin de yer aldığı konferanstaki konuşmasına, Güney Afrika Cumhuriyeti'ni ikinci kez ziyaret etmekten ve bu vesileyle Dışişleri Bakanlığı çatısı altında biraraya gelmekten mutluluk duyduğunu belirterek başladı. 

Türk dış politikasına dair görüşlerini ifade imkanı sağlayan yetkililere de teşekkür eden Başbakan Erdoğan, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin tabii güzellikleri, kültürel zenginliği ve misafirperverliğiyle kendilerini her ziyaretinde büyülediğini söyledi.

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin demokrasi ve ekonomik kalkınma alanındaki başarıları ile küresel sorunların çözümünde yaptığı katkıları büyük bir ilgiyle izlediklerini dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

'Apartheid döneminden sonra işleyen demokrasisi ve ekonomik alandaki atılımlarıyla Güney Afrika pek çok ülkeye ilham kaynağı olmuştur. Türkiye ile Güney Afrika, artan imkanları ve uluslararası alanda yükselen profilleriyle dünya düzenine taze bir soluk getirmiş iki ülkedir. Bu özellikleriyle Türkiye ve Güney Afrika için artık 'yükselen güç' tanımı yetersiz kalmaktadır. Sahip oldukları imkanları barış ve adalet için etkin olarak kullanan bu iki ülke dünya meselelerinin çözümünde herkesin katkısını ve işbirliğini talep ettiği önemli iki güç merkezidir.

Bu bağlamda ülkelerimiz arasında ikili ilişkilerde olduğu kadar küresel sorunlara yönelik çabalarda da sinerji ve eşgüdüm sağlanması önem taşıyor. Ülkemiz, yeni dış politikasıyla bütün ülkelere olduğu gibi Afrika'ya yönelik olarak da dostça bir politika yürütüyor.'

Erdoğan, Güney Afrika ile ilgilendikleri kadar Kuzey Afrika ve Orta Afrika ile de dostane ilişkileri güçlendirmeye azami çaba sarf ettiklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:

'Bu politikamızda bizim için kıta ülkeleri ile yoğun ekonomik, ticari ve kültürel ilişkileri olan Güney Afrika çok önemli ve öncelikli bir yere sahiptir. Sudan'dan Somali'ye, Kongo'dan Eritre'ye, Fildişi Sahili'nden Libya'ya kadar Afrika kıtasının bütün meselelerinde Güney Afrika Cumhuriyeti ile yakın işbirliği içinde olmak ve ortak hareket imkanlarını etkin şekilde değerlendirmek istiyoruz. Türkiye olarak, Balkanlar'dan Kafkaslar'a ve Orta Asya'ya, Karadeniz'den Ortadoğu'ya ve Mağrib'e kadar uzanan geniş bir coğrafyanın merkezinde yer alan bir ülkeyiz. Bölgemizdeki bütün gelişmeler için ilgili bütün ülkelerle daha yakın işbirliği içinde olmak durumundayız. Güney Afrika'nın da bu bölgelere dair ilgi ve çabalarına katkı vermek için, 'tecrübe paylaşımı' dahil olmak üzere, her türlü desteği vermeye hazırız. Türkiye ile Güney Afrika arasındaki işbirliği potansiyeli ve ihtiyacı bölgelerimizdeki konuların çok ötesine geçmektedir.

G-20'deki beraberliğimiz ve son altı yıldır birbirini takip eden BM Güvenlik Konseyi üyeliklerimizin de etkisiyle ekonomik kalkınmadan terörizmle mücadeleye, Haiti'den Kuzey Kore'ye kadar birçok mesele ortak ilgi alanımızda bulunmaktadır. Bu ortak ilgi alanları ülkelerimizin beraber hareket etmesini bir zorunluluk haline getirmektedir. İşte bu anlayışla, Güney Afrika ile gerek ikili, gerek çok taraflı platformlarda diyalog ve işbirliğini geliştirmek için kararlılıkla çalışıyoruz. Bu yöndeki iradenin karşılıklı olduğunu görmekten de memnuniyet duyuyoruz.

Nitekim, son dönemde gerçekleştirilen yoğun üst düzeyli ziyaret trafiği de bu hususu teyit eder niteliktedir. Son olarak Devlet Başkan Yardımcısı Sayın Motlanthe'yi 2010 yılında Türkiye'de ağırladık.

Bunun yanı sıra, Birleşmiş Milletlerden Afrika Birliğine, G-20'den çeşitli konularda tesis edilmiş temas gruplarına kadar birçok forumdaki işbirliğimiz de memnuniyet verici şekilde gelişmektedir.'

 

-Afrika Kıtası-

İnsanlığın beşiği Afrika Kıtası'nın, günümüzde sorunları kadar potansiyeliyle de küresel sahnede giderek daha fazla önem kazandığını ifade eden Başbakan Erdoğan, 'Halen iç savaşlar, ihtilaflar, fakirlik, göç, kaçakçılık, örgütlü suçlar, radikalizm ve deniz haydutluğu gibi ciddi sorunlar varlığını korusa da bütün kıta genelinde demokratikleşme ve kalkınmada umut verici gelişmeler yaşanıyor' dedi.

Küresel krize rağmen bilhassa Sahra altı Afrika ülkelerinin, hızlı büyüme oranlarını yakalaması, iş ve yatırım imkanlarının artmasının, kıtanın geleceği için umutları güçlendirdiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

'Türkiye'nin Afrika'ya açılım politikasının temelinde de kıtanın geleceğine duyduğumuz bu güven duygusu var. Beklentimiz ve inancımız, Afrika'nın artık kendi güvenlik ve refahını kendisinin üretmesidir. Bunun için mevcut ihtilafların barış ekseninde çözümlenmesi, yönetimlerin daha şeffaf ve demokratik olması, gelir kaynaklarının çeşitlenmesi, rekabet gücünün artması ve dış yardımlara bağımlılığın azaltılması çok önemlidir.

Türkiye'nin Afrika'ya yönelik yaklaşımı da bu unsurlar üzerinde şekilleniyor. Bizler Afrika'nın barış ve istikrara kavuşarak kalkınmasının bütün insanlığın faydasına olacağını biliyoruz.

Geçen hafta BM Genel Kurulunda da ifade ettiğim gibi dünyanın bir bölgesi acı ve ızdırap çekerken, geri kalanının mutlu olması mümkün değildir. 2008 yılında Afrika Birliğinin Türkiye'yi 'stratejik ortak' ilan etmesi ve aynı yıl İstanbul'da düzenlenen Birinci Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi ile kurumsallaşan ilişkilerimiz, Türk dış politikasının asli unsurlarından biri olmuştur.

Nitekim, 2008 zirvesinde Türkiye-Afrika ilişkilerine dair kabul edilen yol haritası bizi daha parlak bir ortak geleceğe taşıyacak önemli bir vasıta ortaya koymuştur. Bugün bu yol haritası çerçevesinde ilişkilerimizi çeşitlendiriyor, somut işbirliği mekanizmaları tesis ediyoruz.

Bu yıl aralık ayında Dışişleri Bakanları düzeyinde İstanbul'da gerçekleştireceğimiz Gözden Geçirme Konferansı'nın çalışmalarımıza daha da ivme kazandıracağına inanıyorum. 2013 yılında bu defa bir Afrika ülkesinde düzenlenecek 2. Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi ile ilişkilerimizi daha da ileri bir seviyeye taşıyacağız.'

 

-Ticaret-

 

İkili ilişkileri geliştirmek için kıtadaki temsilcilik sayısını artırdıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, 2009 yılında Afrika'da 12 temsilcilik olduğunu, son iki yılda Tanzanya, Fildişi Sahili, Kamerun, Gana, Mali, Uganda, Angola, Madagaskar, Zambiya, Mozambik, Namibya, Nijer, Zimbabve ve Moritanya'da da büyükelçilik açıldığını anlattı.

Erdoğan, şöyle dedi:

'Temsilcilik sayımızı 2012 yılında 34'e çıkarmayı düşünüyoruz. Bütün bu çabalarımız neticesinde Afrika ülkeleriyle ticaret hacmimiz son yıllarda önemli gelişme göstermiştir. Sahranın güneyindeki Afrika ülkeleriyle 2000 yılında 742 milyon dolar olan ticaret hacmimiz, 2008 yılında 5,7 milyar dolara yükselmiş, 2011 yılının ilk altı ayında ise halihazırda 3 milyar doları geçmiştir. Tüm Afrika'ya yönelik rakamlara bakıldığında ise 2000 yılında 4 milyar dolar olan ticaret hacminin 2010 yılında 16 milyar dolar civarında gerçekleştiğini görüyoruz.

Bu noktada, Güney Afrika Cumhuriyeti ile ticaret hacmimizin gerçek potansiyelini henüz yansıtmadığını söylemek zorundayım. Ticaretimizi küresel ekonomik krizden önceki 2,7 milyar seviyesine çıkarmamız ve daha da artırmamız gerekiyor. Zira dünyanın iki yükselen ekonomisi olarak daha fazla ticaret ve işbirliği yapmalı, aynı şekilde yatırımlarımızı da artırmalıyız.

Türk yatırımcılarının Afrika'ya ilgileri her geçen gün artıyor. Örneğin Etyopya'daki Türk yatırımları 1,5 milyar doları bulmuştur. Keza Afrika'nın en büyük tekstil fabrikası bir Türk yatırımıdır. Bu çerçevede, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde 400 milyon dolara yaklaşan yatırımlarımızı da artırmayı hedefliyor, bunun için iki ülke arasında yeterli potansiyelin fazlasıyla bulunduğuna inanıyoruz. Zaten bu inançla ziyaretimde bana 125 kadar iş adamı arkadaşım bana refakat ediyor. Bu bağlamda, Afrika genelinde yatırımlarımız bakımından özellikle altyapı inşaatı, enerji ve savunma sanayi sektörlerinin karşılıklı çıkara dayalı işbirliği alanları arasında öncelikli yer tuttuğunu düşünüyorum.'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BM'de Suriye'deki rejime karşı çeşitli tedbirler getirilmesini öneren karar tasarısının kabul edilmemesine ilişkin, 'İşte dün BM Güvenlik Konseyi'nde bir oylama yapıldı. Bu oylama neticesinde, daimi üyelerin ikisinin veto etmesi neticesinde, uyarı niteliğindeki hazırlanan tasarı, ne yazık ki veto edildi. Tabii bunun veto edilmesi özellikle Türkiye gibi veyahut da AB ülkelerinin bir kısmı gibi veya tamamı gibi, bilemem kimler bu konuda adımlar atacaktır, yaptırımlarımızı engellemez. Biz şu anda bir yaptırım paketini ister istemez devreye sokacağız' dedi.

Erdoğan, Güney Afrika Cumhuriyeti Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanlığında Türk Dış Politikası konulu bir konferans verdi.

Türkiye'nin duruşu ve siyasetinin, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki gelişmeler için büyük önem kazandığının ifade eden Başbakan Erdoğan, 'Ortak bir tarih ve kültürü paylaştığımız bu bölgelerdeki gelişmeleri biz de tüm dünya ile birlikte yakından takip ediyoruz. Nitekim gelişmeleri yerinde görmek için iki hafta önce bizzat Mısır, Tunus ve Libya'ya ziyaretler gerçekleştirdim' dedi.

Erdoğan, şöyle konuştu:

'Bizzat gördüm ki, bölgede gerçekleşen bu halk hareketleri sadece rejimleri değiştirmiyor. Ortadoğu'ya uzun yıllardır hakim olan baskıcı zihniyeti de sona erdiriyor. Gerçekten de yeni bir Ortadoğu'nun doğuşuna şahit oluyoruz. Bu dost ve kardeş ülkeler kendi geleceklerine hiç şüphesiz kendileri karar vereceklerdir. Bölgede halkın demokratik ve onurlu bir hayat özleminin önünde hiçbir güç duramayacaktır.

Bu bağlamda, komşumuz Suriye'deki gelişmeleri de özellikle yakından takip ediyoruz. Suriye liderliğinin tüm reform vaatlerine rağmen gereken adımları atmadığını ve halkın sesini halen baskı ve şiddetle susturmaya çalıştığını görüyoruz. Yönetimin halkın gözündeki meşruiyetini ve güvenini kaybetmekte olduğu bir aşamadayız.

Sayın Beşşar Esad'a bu hususları bizzat açıkça ifade ettim, birkaç kez ifade ettim. Keza, Tunus'tan Libya'ya, Mısır'dan Suriye'ye halkların meşru talep ve beklentilerinin en kuvvetli destekçisi olmaya devam edecek, rejimleri gerekli reformları bir an evvel gerçekleştirmeleri yönünde teşvik edeceğiz. 

Sevgili dostlar soruyorum. İnsanların acımasızca öldürüldüğü bir ülke özgür bir ülke, olabilir mi? O ülkede, demokrasiden bahsedilebilir mi? Bu denli otoriter, bu denli acımasız bir sistemin egemen olduğu bir ülke savunulabilir mi? Benim Sayın Beşşar Esad ile çok ciddi dostluklarım vardır. Ama bizim dostluklarımız işte dış siyasette ilkeler çerçevesindedir. Eğer bu ilkeler dışlanırsa, bu ilkeler yok farz edilirse, o zaman dostluğu biz kenara koyarız. Çünkü insanlar fanidir, ama ilkeler bakidir. Buradan hareket etmek durumundayız. 

İşte dün BM'de Güvenlik Konseyi'nde bir oylama yapıldı. Bu oylama neticesinde, daimi üyelerin ikisinin veto etmesi neticesinde, uyarı niteliğindeki hazırlanan tasarı, ne yazık ki veto edildi. Tabii bunun veto edilmesi özellikle Türkiye gibi veyahut da AB ülkelerinin bir kısmı gibi veya tamamı gibi, bilemem kimler bu konuda adımlar atacaktır, yaptırımlarımızı engellemez. Biz şu anda bir yaptırım paketinin ister istemez devreye sokacağız. Çünkü biz ne Avrupa ülkelerinden bazılarıyız ne şu anda Amerika'nın ne Çin'in ne Hindistan'ın durumundayız. Bizim aramızda 910 kilometre sınır var. Bu sınırdan öte akrabalık bağlarımız var. Bu akrabalık bağlarının bize yüklediği sorumluluk var. Bu noktada sessiz kalmamız mümkün değil. Ya burada hak ve özgürlükler noktasında egemen bir hayat olacak, demokrasi, halkın sesi, halkın iradesi hakim olacak ve yahut da burada yönetim halkın iradesi istikametinde gerçekleşecektir. 

Bize göre her ülke kendi öz dinamikleriyle, demokrasi ve hukuk devleti yolunda mesafe almalıdır. Bu anlamda bize düşen, kendi tecrübemizi, imkan ve kaynaklarımız ölçüsünde dost ve kardeşlerimize anlatmaktır. Bu istikamette bize elini uzatan herkesin elini tutmaya, yardım isteyene, yardım etmeye özenle devam edeceğiz. Bize göre her ülke mutlaka kendi öz dinamikleriyle demokrasi ve hukuk devleti olma yolunda mesafe almalıdır.'

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Ben şu anda İsrail'i de bölgesi, çevresi için bir tehdit olarak görüyorum. Çünkü atom bombası var' dedi. Erdoğan, İsrail'in bölgede devlet terörü uyguladığını da söyledi.

Erdoğan, Güney Afrika Cumhuriyeti Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanlığında Türk Dış Politikası konulu bir konferans verdi ve daha sonra katılımcıların sorularının yanıtladı.

Başbakan Erdoğan, İsrail'in Pretoria Büyüklelçi Yardımcısı Başkatip Ya'akov Finkelstein'in, 'Siz Gazze'deki tünellerden gıdaların geçtiğini söylediniz. Ancak oradan sadece gıda değil, silahlar, füzeler geçiyor. Bu füzelerle şehirlerimiz, çocuklarımız vuruluyor. Ayırca palmer raporunda kuşatma uygun görülüyor. Biz doğrudan diyalogdan yanayız. Ama siz İsrail Büyükelçinizi geri çektiniz. Doğrudan diyalog nasıl olacak?' sorusuna şu yanıtı verdi:

'Bir defa şunu bilmenizi istiyoruz, bu tünellerden atom bombası geçmez, nükleer silah geçmez. Fosfor bombaları geçmez. İsrail, fosfor bombaları ile Gazze'yi bombalamıştır. Bu bir kitle imha silahıdır. Kitle imha silahı kullanmak suçtur. Buna herhalde 'evet' diyemezsiniz. O tünellerden geçse geçse kütük çaplı silahlar geçebilir, tüfek geçer, bunlar geçer ama oradan tank, top bunlar geçmez değil mi? Ama Gazze tanklarla toplarla kuşatılmıştır ve bir taraftan da fosfor bombaları atılmıştır.  BM binalarını bile bombaladınız. İsrail bunu da yaptı. Ve hiç bir zaman bende atom bombası var diyemiyor. Sessiz kalıyor. Ama İran'da atom bombası var diye herkes İran'a saldırıyor. Bu nasıl adalet? Ben, şu anda İsrail'i de çevresi için, bölge için tehdit unsuru olarak görüyorum çünkü kendisinde atom bombası var. Bütün bunların yanında İsrail şu anda işgalci durumunda ve İsrail devlet terörü uygulamaktadır, bölgede...

Bu devlet terörü uygulaması yeni değildir ve ben soruyorum; madem Gazze'den Filistin'den roketler atılmış bunu ben Sayın Olmert'e de sordum, diğer İsrailliler'e de görüştüğümde sordum, dedim 'kaç tane İsrail'li öldü, söyler misiniz?' bize cevap veremediler. Ama biz 7'den 70'e onbinlerce Filistinli'nin, Gazzelinin o bölgede İsrail'in bu bombaları karşısında öldürüldüğünü çok iyi biliyoruz ve bunun acımasızca yapıldığının biliyoruz ve işte bölgede en önemli dostu Türkiye'ydi. Niye kaybetti bu yaklaşımları sebebiyle. Ve böylece zaten bölgede kendini yalnızlığa itmiş durumda. o toprakların, o arazilerin sahibi İsrail değildir, od arazilerin sahibi Filistinliler'dir. Siz şu anda Güney Afrika'da hür yaşıyorsunuz, rahat yaşıyorsunuz, huzurlu yaşıyorsunuz ama Filistinli kendi topraklarında bu huzuru bulamıyor. Bu huzur onlar için yok.'

Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Senin Şehrin, Senin Siten
Tüm Hakları Saklıdır © 2013-2015 Haber Konya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 332 351 66 50 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA