• Konya19 °C
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
İhracatımızın büyüyeceği 10 pazar
01 Ocak 2010 Cuma 17:55

İhracatımızın büyüyeceği 10 pazar

Türk iş adamları kriz ile birlikıte ihracatta yeni pazarlara yöneliyor
İhracatın yüzde 55'ini Avrupa'ya gerçekleştiren Türkiye, ihracatta alternatif pazarlara her geçen gün daha fazla yöneliyor. Başta komşu ülkeler olmak üzere, yıldızı parlayan ekonomiler Türkiye'nin radarına her geçen gün daha fazla giriyor. Ekonomist dergisinden Emrah Gürkan'ın haberine göre, önümüzdeki yıllarda ihracatımızın büyüyeceği 10 pazar;

1- SURİYE

Sınırların açılması, daha büyük fırsatlar yaratacak


Bir dönem (1998) neredeyse savaşın eşiğinden dönmüştük. Bugün ise Türk işadamlarının en gözde ülkelerinin başında geliyor. Bulunduğu coğrafya itibarıyla, Arap dünyası ve Ortadoğu pazarlarına açılımı sağlayacak bir avantajı da beraberinde getiren Suriye, dışa kapalı bir ekonomi olmasının avantajıyla global krizden daha az etkilenen ülkelerden biri. Bu da Türk şirketlerine birçok alanda fırsatlar sağlıyor.

Suriye ile ihracatımızda son yıllarda istikrarlı ve hızlı bir artış söz konusu. Bunda 2005'te yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması'nın da önemli bir rolü var. 2006'da 609 milyon dolar olan ihracatımız 2008'de 1.1 milyar dolara yükseldi. 2009'un ilk 10 ayında ise yüzde 25'lik bir büyümeyle 1.1 milyon dolar olan gerçekleşti.

Önümüzdeki dönemde otelcilik, turizm, bankacılık, sigortacılık ve reklamcılık gibi hizmetler sektöründe önemli iş fırsatlarının çıkması bekleniyor. Ayrıca Türk şirketlerine ortak yatırıma yönelik önerilen alanlar ise gıda, ambalaj, makine, çimento, GRP boru üretimi, kumaş, madencilik, inşaat malzemeleri, gübre, deterjan, cam, deri, boya, kumaş üretimi ve boyaması, iç giyim, otel işletmeciliği, eğlence merkezleri, enerji projeleri, sağlık turizmi, tuz ve zeytinyağı üretimi ve dağıtımı olarak dile getiriliyor.

2- IRAK

Krizin en yakındaki can simidi oldu


Irak'ta güvenliğin bundan birkaç yıl öncesine kadar kıyaslanmayacak şekilde sağlanmış olması ekonomik faaliyetleri ciddi ölçüde canlandırmış durumda. Tahminler, 2009'da ekonominin yüzde 7-8 oranında büyüyeceği şeklinde. Bu da Irak'ı herkesin gözde pazarlarından biri haline getiriyor. Hatta petrol gelirleri ile zenginleşen Irak pazarının, küresel kriz nedeniyle zor günler yaşayan Türk işletmelerinin can simidi olduğunu da söyleyebiliriz. Başta gıda ve tekstil olmak üzere Türk şirketlerinin özellikle son bir yıldır ciddi bir ihracatı söz konusu.

2009 yılı sonunda Irak'a ihracatımızın yaklaşık 5 milyar dolara ulaşarak Türkiye'nin genel ihracatı içerisinde ilk beş ülke içinde yer alması bekleniyor. DTM'nin tahminlerine göre ise Ocak 2010'da gerçekleşecek genel seçimlerin ardından yeniden yapılanma faaliyetlerinin artması ve iç piyasanın canlanması, ihracatımızdaki artışı devam ettirecek.

Türk şirketlerinin Irak'a ihracatın yüzde 60'ını demir-çelik, çimento, makineler, değirmencilik ürünleri, bitkisel yağlar, plastik ve plastikten eşyalar, petrol ürünleri ve mobilya ihracatı oluşturuyor. Bu sektörlerde önümüzdeki dönemde de önemli fırsatlar olacak. Ayrıca Irak'ta halen hızla devam eden yeniden yapılanma sürecinin, önümüzdeki birkaç yıl daha müteahhitlik sektörü için cazibesini sürdürmesi bekleniyor. Türk müteahhitlik şirketlerinin Irak'ta bugüne kadar yaptığı işlerin toplamı 6 milyar dolara yaklaşmış durumda.

3- ÇİN

Krizde yüzde 7.7 büyüdü


Uzun yıllar hep bir tehdit olarak algılanan Çin, yaklaşık 1 trilyon dolarlık ithalatıyla, aynı zamanda müthiş fırsatlar da sunuyor. Ülkede orta sınıf her geçen gelişiyor ve zengin kesim de tüketimin motorunu oluşturuyor.

Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisine sahip olan Çin'de büyüme oranı, son dört yıldır aralıksız yüzde 10 seviyesinin üstünde gerçekleşiyordu. Bu yıl krizle birlikte bu oran her ne kadar yüzde 7.7'ye düşse de, Çin hala dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi olmayı sürdürüyor.
ithalat rakamının çok uzağında olsa da ihracatımızın sürekli büyüdüğü ve neredeyse yıllık 1.5 milyar dolara yaklaştığı Çin'de son yıllarda müthiş bir marka çılgınlığı yaşanıyor. Zenginler, markasız hiçbir şeyi almıyor. Bu tüketiciler başta Şangay ve Pekin olmak üzere Shenzen, Guanzhou ve Tianjin şehirlerinde yaşıyor. Çin'de başarının anahtarı kuşkusuz ülkenin koşullarına, hayat tarzına ve şirket kültürüne ayak uydurabilmekten geçiyor. Batılı düşünce tarzı Çin'de geçerli değil. Çinlilerin günlük hayatını, beklentisini bilmek çok önemli.

Çin'de hemen her alanda önemli fırsatlar var. Çin tarım sektöründe çok büyük bir üretim merkezi olmasına rağmen, yoğun nüfusundan ötürü ithalat yapmak zorunda kalıyor. Türkiye'de yetişen meyvelerin Çin'de bulunmadığı göz önüne alındığında, bu konuda da fırsatlar söz konusu.

Aynı şekilde ev tekstili gelecek vaat eden alanlardan biri. Her ne kadar bu alanda Türk şirketleri faal olsa da, potansiyelimizin ufak bir kısmını kullanabiliyoruz. Zira, Çin'de inşaat sektörü müthiş hareketli. Şehirlerde 1990 yılında ortalama 3.6 metrekare olan kişi başına düşen oturum alanı, 2010'da 18 metrekareye çıkacak. Sadece 2002 yılında 134 milyon metrekare mesken tipi bina inşa edildi. İnşaat sektöründeki bu canlılık doğal olarak ev tekstiline olan talebi de artırıyor.

Giyimde de önemli fırsatlar söz konusu. Çin'de 200 milyon dolayında yüksek gelir grubunda insan yaşadığı ve bunun 75 milyon kadarının ise çok yüksek gelir grubunda olduğu telaffuz ediliyor. Şangay Ticaret Ateşeliği'ne göre, 75 milyonluk çok yüksek gelir grubunun dünya markalarından vazgeçmeyeceği varsayılsa bile, geri kalan 125 milyon kişilik pazara odaklanacak ve dünya markalarının tarzını, stilini hatırlatacak kumaş ve dizayn kalitesine yakın, ancak daha uygun fiyatla pazara girecek ürünlerin ve bu ürünleri üreten şirketlerin büyük şansı var.

4- RUSYA

En önemli partnerimiz olmayı sürdürecek


Son sekiz yılda ortalama yüzde 7 büyüyen Rusya ekonomisi, krizi en derin hisseden ülkelerden biri oldu. 2009'da yaklaşık yüzde 8 küçülen ekonominin, 2010'dan itibaren tekrar büyümeye geçmesi bekleniyor. IMF'ye göre Rusya 2010'da yüzde 3.5'luk büyüme gerçekleştirecek. Bu dönemde Türkiye'nin Rusya'ya ihracatı ise yüzde 55 azalarak 2009'un ilk 10 ayında 2.5 milyar dolara geriledi.

Fakat bu dramatik düşüş, Türkiye'nin bir numaralı ticaret ortağı haline gelen Rusya'nın önemini asla azaltmıyor. 1.5 milyar dolarlık milli geliriyle, 150 milyar dolarlık ithalatıyla Rusya, bugün olduğu gibi gelecekte de Türk işadamlarının en önemli pazarı olmayı sürdürecek. Zira Türk işadamlarının Rusya pazarında başarılı olmasının altında coğrafi yakınlık dışında iş yapma kültürü bakımından Batılı rakiplerine göre avantajlara sahip olması da yatıyor. Türk girişimcileri risk üstlenme, hızlı organize olma, üretim süreçlerinde ve fiyatlandırmada esneklik konularında batılı rakiplerine göre çok daha başarılı olmuş durumda.

Rusya'da Türk şirketleri için hemen her alanda önemli potansiyel söz konusu. Başta inşaat sektörü olmak üzere, gıda (konserve, yağ, dondurulmuş gıda), dayanıksız tüketim maddeleri, tekstil, hazır giyim ve züccaciye ve dayanıklı tüketim malları alanlarında Türk girişimcileri için fırsatlar bulunuyor. DEİK'e göre özellikle gıda sektöründe "private label" ürün talebinin yükseleceği düşünülerek bu alanda girişimlerde bulunulması gerekirken, elektrikli küçük ev aletleri ve sektörü de girişimciler için fırsatlar barındırıyor.

Türk inşaat sektörünü heyecanlandıran 2014 Kış Olimpiyatları ise yaratacağı fırsatlarla dikkat çekiyor. Soçi'de yapılacak olimpiyatlar için Rusya 14 milyar dolarlık bütçe ayırmış durumda. Dış yatırımlarla birlikte yatırım maliyetinin 25 milyar dolara çıkması bekleniyor. Bunun önemli kısmı ise inşaatlara gidecek.

5- HİNDİSTAN

Orta sınıf büyüyor, tüketim artıyor


Korumacı ekonomik politikaların azalmasıyla birlikte kapılarını dış dünyaya açan Hindistan'da son yıllarda büyük bir değişim yaşanıyor. Dünyaca ünlü markaların Hindistan'a akın etmesi, ülkenin adeta bir şantiyeye dönüşerek altyapısını yenilemesi, hizmet sektöründe çalışan ve iyi para kazanan genç nüfusun Batılı yaşam tarzını benimsemesi, Hindistan'ı bambaşka bir ülke haline getirmiş durumda. Üstelik birçok ekonomiste göre Hindistan geleceğin en çok büyüyen ekonomisi olacak. Krizin yoğun hissedildiği 2009'da dahi Hindistan ekonomisi, yaklaşık yüzde 7'lik bir büyüme yakalamayı başardı.

Aslında Hindistan'ı da tıpkı Çin gibi değerlendirmek gerekiyor. Yani, Hindistan'ı 1.1 milyar nüfuslu fakir bir ülke olarak değil, gelir düzeyi yüksek 100 milyon tüketicinin yaşadığı bir pazar olarak görmek, başarının birinci anahtarı. Çin'de olduğu gibi Hindistan'da da tüketim hızla artıyor. 15 milyar dolarlık lüks tüketim pazarı, dünyaca ünlü markalar tarafından paylaşılıyor. Her geçen gün daha fazla marka Hindistan'a adım atıyor. Yapılan bir araştırmaya göre, Hintlilerin yüzde 43'ü markalı ürünlere daha fazla para harcamaya razı.

DEİK'e göre, Türk şirketlerinin Hindistan'a ihraç edebileceği malların başında, bakliyat ve madenler gibi geleneksel ihraç ürünleri geliyor. Ayrıca şekerleme, zeytin ve diğer sıvı yağlar, gıda işleme makinaları, demir-çelik, eski ve yeni deri işleme makinaları, beyaz eşya, inşaat malzemeleri, otomotiv yan sanayi ürünleri ve müteahhitlik hizmetlerinde de ciddi fırsatlar söz konusu. Buna karşılık, Hindistan'ın ithalatında Türkiye 35'inci sırada yer alıyor. Türkiye'nin Hindistan'ın ithalatındaki payı ise binde 5 civarında.

Hindistan aynı zamanda Tayland, Malezya, Singapur, Japonya ve Dubai demek. Hindistan'a ürün satan bir şirket, bu pazarlara da rahatlıkla girebilir. Hem tüm bu ülkelerde yoğun bir Hintli nüfusu var hem de ülkenin coğrafi konumu nedeniyle Hindistan'dan tüm bu ülkelere açılmak daha kolay. Bu yüzden Hindistan'a adım atarken, komşu pazarları da merceğiniz altına alabilirsiniz.

6- BREZİLYA

Uzak ama potansiyeli yüksek bir pazar


Bugüne kadar coğrafi uzaklıktan dolayı çok da fazla üzerine gidilmeyen Brezilya pazarı, girişimciler için cazip fırsatlar sunuyor, ithalatı her geçen gün artan ülke, tahminlere göre 2050 yılında Rusya, Hindistan ve Çin'le birlikte dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alacak.

Bugün dünyanın en büyük 15 ekonomisi arasında yer alan Brezilya, Latin Amerika ve Karayipler bölgesindeki en büyük ve ürün çeşitliliği en fazla olan sanayi merkezi durumunda. 35 yıl boyunca ithal ikameci politikaların hakim olduğu Brezilya, 1990'dan itibaren ticaretini liberalleştirmesiyle ciddi bir değişim yaşadı. Dünyanın en büyük tarım ekonomilerinden biri olan ülke, ayrıca oldukça zengin mineral yataklarına da sahip.

Rusya, Hindistan ve Çin oluşturdukları (BRIC) içinde en hızlı yükselecek ekonomi olarak öne çıkan Brezilya'ya dış ticaretimiz her yıl artış gösterse de, Türkiye aleyhine ciddi bir açık da söz konusu. 2003'te yaklaşık 50 milyon dolar olan ihracatımız, 2009'un ilk 10 ayında yaklaşık 300 milyon dolara yükseldi. Fakat aynı dönemde ithalatımız 401 milyon dolardan 886 milyon dolara çıktı.

Mineraller, demir-çelik, motorlu taşıtlar ve elektrikli makineler Brezilya'nın Türkiye'ye ihraç ettiği bazı ürünler arasında yer alırken, otomotiv, tarım ürünleri ve metaller Türkiye'nin önemli ihraç kalemleri arasında yer alıyor. Nüfus olarak dünyanın beşinci büyük ülkesi olan Brezilya, alternatif pazar arayışında olan ihracatçılar için öncelikli ülkelerden biri durumunda. Ayrıca MERCOSUR Anlaşması ile Türk şirketleri sadece Brezilya pazarını değil, Arjantin, Paraguay ve Uruguay'daki fırsatları da değerlendirme imkanına da sahip.

7- LİBYA

Dünya küçülürken en hızlı büyüyen pazar


Türkiye'nin müteahhitlik hizmetlerinde birinci sırayı alan Libya ile ilişkiler, 1996 yılında Necmettin Erbakan'ın başbakanlığı döneminde yaşanan çadır krizi nedeniyle duraklama devresine girmişti. Ancak son yıllarda hükümetin dış ilişkilerde Libya'ya gösterdiği ilgiyle beraber iki ülke ilişkilerinde müthiş bir canlılık yaşanıyor.

Ocak-Kasım 2009 döneminde yüzde 59 büyümeyle ihracatımızın en fazla arttığı ülkelerden biri olan Libya, Türk müteahhitlik sektörünün günümüzde en önemli pazarlarından biri haline gelmiş durumda. Üstelik yaklaşık 110 milyar dolar GSYİH, 66 milyar dolar ihracat ve 20 milyar dolar ithalat ile Afrika'nın önde gelen ekonomileri arasında yer alan Libya'yla olan ticaretimizin beş milyar dolardan 10 milyar dolara çıkarılması için de çalışmalar başlatıldı. Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Libya'nın yatırım için önümüzdeki beş yılda 100 milyar dolarlık bir portföy ayırdığına işaret ederek, "Libya bunun büyük bir kısmını Türkiye'de yapmak istiyor, biz de ne kadar iyi çalışırsak o kadar bu portföyden pay alırız" diyerek Libya'nın önemini vurguluyor.

Libya ile fırsatlar kuşkusuz sadece müteahhitlik hizmetleri ile de sınırlı değil. Dış Ticaret Müsteşarlığımın Libya raporuna göre, otomotiv ana ve yan sanayi, motorlu taşıtlar ve parçaları, mücevherat ürünleri, mobilya, gıda maddeleri, elektronik ürünler, makine sanayii ürünleri, pompalar, borular, kablolar, bilgi işlem ve optik makineleri gibi alanlarda da fırsatlar söz konusu.

8- KATAR

Körfez'de br yıldız sönerken, bir yıldız parlıyor


Körfez'in pazarlayan yıldızı Katar, bugün dünyanın en zengin ülkelerinden biri. 1940'lara kadar fakir bir ülke iken keşfettiği petrol ve doğalgaz yatakları sayesinde hızla zenginleşen Katar, milli gelirini 2011'de 100 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor.

Yaklaşık 1.5 milyon nüfuslu ülke, doğalgaz bakımından Rusya ve İran'dan sonra dünyanın en büyük üçüncü büyük rezervine sahip.

1990'ların ortalarında başlayan liberalleşme, dışa açılma, ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesi sayesinde Katar'da kişi başına düşen milli gelir 88 bin dolara ulaştı. Bu rakam Katar'ı bölgenin en zengin ülkesi haline getirmiş durumda. Katar'da başta inşaat sektörü olmak üzere birçok önemli fırsat söz konusu. Katar'ı cazip kılan noktalar olan istikrarlı ve yüksek büyüme oranları, kişi başına düşen milli gelir oranının yüksekliği, tüketicilerin yüksek harcama eğilimi ve stratejik konumu gelecekte de dikkatlerin Katar üzerinde yoğunlaşmasına neden olacak.

Türkiye-Katar ticaret ilişkisine bakıldığında ise son yıllarda ciddi bir büyüme gözleniyor. 2004'te yalnızca 35 milyon dolar olan ihracatımız, 2008'de 1 milyar doları aşmış durumda. Katar'ın ithalatında önemli kalemlerden biri olan makine ve demir-çelik Türk şirketleri için önemli fırsatlar sağlıyor. Türkiye'nin Doha Ticaret Müşavirliğinin verdiği bilgiye göre, Katar'daki ulaştırmadan enerjiye, inşaattan sağlığa beş yılda tamamlanması planlanan yatırımların tutarı 150 milyar doları buluyor. Özellikle inşaat alanında önemli fırsatlar söz konusu. Türk şirketlerinin Katarda yapımını üstlendiği projelerin tutarı, 2009'da 8.5 milyar doları buldu.

9- İRAN

Genç nüfusun sunduğu fırsatlar çok


Önümüzdeki yılarda Türk şirketleri için en hızlı büyüyen pazarlardan biri iran olacak. Taşıdığı büyük işbirliği potansiyeline rağmen İran ile ekonomik ve ticari ilişkilerimiz son yıllara kadar, 'enerji' alanıyla sınırlı kalmış ve yeteri kadar gelişememişti. Fakat 2003'ten itibaren İran ile ticari ilişkilerimiz ve karşılıklı yatırım faaliyetlerinde ciddi bir canlanma görülüyor.

Toplam ihracatımızda yüzde 1.9 paya sahip olan İran'a, 2009'un ilk 10 ayında 1 milyar 609 milyon dolarlık ihracat yaptık. Bu rakamın 2002 sonunda sadece 300 milyon dolar olduğunu söylersek, büyümenin ne derece hızlı olduğunu da anlatmış oluruz.

Uzun süre ithal ikamesine dayanan bir sanayileşme politikası izleyen ve tüm ithalâtın devletin kontrolü altında gerçekleştiği İran'da son yıllarda uygulamaya konan dışa açılma politikaları ve Dünya Ticaret Örgütü' ne üye olma hedefi doğrultusunda, ithalatı yasak çok sayıda maddenin ithalâtı mümkün hale gelmiş durumda. Bu da Türk şirketleri için önemli fırsatlar sağlıyor. Zira coğrafi yakınlığı, kültürel benzerlikler, halkın önemli bir bölümünün Türkçe konuşması, Türkiye'ye büyük bir sempatiyle bakılması ve pazarın hala bakir olması gibi faktörler, 72 milyonluk bu ülkeyi gelecekte daha fazla ön plana çıkarmış olacak.

Türkiye'nin İran'a ihracatında demir çelik, tütün ve mamulleri, dokumacılık ürünleri, makinalar, otomotiv sanayi ürünleri, mantar ve agaç mamulleri ile plastikler önemli bir yere sahip. Önümüzdeki yıllarda bu sektörlerdeki fırsatların devam edeceği gibi, genç nüfus ile birlikte artan tüketim talebi yeni fırsatlar da yaracak.

10- SUDAN

Afrika pazarına açılmak isteyenler için...


Afrika'nın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi olan Sudan'da son yıllarda büyük ekonomik gelişmeler yaşanıyor. Bir petrol ülkesi olan Sudan, petrol ihracatıyla son yıllarda hızlı bir ekonomik büyümeye imza atmış durumda. Uzmanlar, bir süredir devam eden yüksek büyüme hızının önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini tahmin ediyor.

Doğu ve Güney Afrika Ülkeleri Ortak Pazarı (COMESA) üyesi olan Sudan, 33 milyon nüfusuyla Türk şirketleri için cazip bir pazar. Son yıllarda 100'e yakın Türk şirketi, Sudan pazarına adım atmış durumda.

Hem Afrikalı hem Arap ülkesi olarak nitelendirilen Sudan'a ihracatımız 2003'te 64 milyon dolar iken, 2008'te 234 milyon dolara çıktı. 2009'un ilk 10 ayında ise bu rakam 207 milyon dolar gerçekleşti.

Sudan'da önümüzdeki yıllarda Türk şirketleri için birçok fırsat söz konusu. Sudan'da geniş ve verimli tarım arazileri bulunuyor. Tam 84 milyon hektar ekilebilir verimli tarım arazilerine sahip. Türk şirketleri rahatlıkla tarım alet ve makineleri ihraç edebilir. Ayrıca sulama konusunda, sulama kanalları ve barajlarda kullanılan malzemelere, jeneratör, traktör gibi araçlara da ihtiyaç duyuluyor. Sudan'da telekomünikasyon altyapısı bir hayli zayıf. Türk şirketlerinin altyapı modernizasyonu konusunda işbirliğine girmesi de mümkün. Sudan'da otelcilik başta olmak üzere hizmet sektörün bir hayli geri olduğunu ayrıca vurgulayalım.

Müteahhitlik hizmetleri işbirliğine en açık alan gibi gözüküyor. Zira Sudan önümüzdeki beş yıl içinde 500 km yol, 8 köprü, 4 bin km uzunluğunda stabilize yol ve sağlık ve eğitim hizmeti verecek birçok bina yapmayı planlıyor.

Kaynak: Ekotrent
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Senin Şehrin, Senin Siten
Tüm Hakları Saklıdır © 2013-2015 Haber Konya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 332 351 66 50 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA