• Konya21 °C
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Gülen ve Karacanın 55 yıla kadar hapsi istendi
22 Eylül 2015 Salı 17:34

Gülen ve Karaca'nın 55 yıla kadar hapsi istendi

'Tahşiyecilere kumpas' soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamede Fetullah Gülen ile Hidayet Karaca için 21 yıl 9 aydan 55'er yıla kadar hapis cezası istendi.

Paralel Devlet Yapılanması'nın, 2009'da düzenlenen Tahşiye soruşturmasında kumpas kurduğu ve usulsüzlükler yaptığı iddiasıyla 13'ü tutuklu, biri firari 33 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, Fetullah Gülen ile Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın, "silahlı terör örgütünü yönetme", zincirleme şekilde "resmi belgede sahtecilik" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından toplam 21 yıl 9 aydan 55'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, bir numaralı şüpheli Gülen ile tutuklu şüphelilerden Karaca, "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek"le suçlanırken, diğer 31 şüphelinin ise "silahlı terör örgütü üyesi olma" suçundan cezalandırılması istendi.

İddianamede, Gülen ve Karaca'nın, "silahlı terör örgütünü yönetme" suçundan 15 ile 22 yıl 6 ay, zincirleme şekilde "resmi belgede sahtecilik"ten 4 yıl 10,5 ay ile 22 yıl ve zincirleme şekilde "delil uydurarak iftirada bulunma" suçundan da 1 yıl 10,5 ay ile 10 yıl 6 ay olmak üzere toplam 21 yıl 9 ay ile 55'er yıl arasında değişen oranlarda hapis cezasına çarptırılması talep edildi. 

İddianamede, eski emniyet müdürlerinden Ali Fuat Yılmazer'in, "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 7 yıl 6 ay ile 15 yıl ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçundan da 1 yıl 6 ay ile  6 yıl olmak üzere toplam 9 yıl ile 21 yıl, Tufan Ergüder'in, "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 7 yıl 6 ay ila 15 yıl, zincirleme şekilde "resmi belgede sahtecilik" suçundan 4 yıl 10,5 ay ila 22 yıl ve zincirleme şekilde "delil uydurarak iftirada bulunma" suçundan da 1 yıl 10,5 ay ile 10 yıl 6 ay olmak üzere toplam 14 yıl 3 ay ile 47 yıl 6 ay arasında değişen oranlarda hapisle cezalandırılması istendi.

Yurt Atayün ve Ömer Köse'nin de "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 7 yıl 6 ile 15 yıl, zincirleme şekilde  "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" suçundan 4 yıl 10,5 ay ile 22 yıl ve zincirleme şekilde "delil uydurarak iftirada bulunma" suçundan da 1 yıl 10,5 ay ile 10 yıl 6 ay olmak üzere, toplam 14 yıl 3 aydan 47 yıl 6'şar aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi. 

Mutlu Ekizoğlu'nun da "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 7,5 ile 15 yıl arasında hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, şüphelilerden Ertan Erçıktı, Mustafa Kılıçaslan, Kazım Aksoy, Ali Cihan, Mehmet Ali Doğan, Recep Güleç, Mustafa Altunbulak, Çetin Öztürk, Rıfat Aslan, Erdem Kısa, Halit Akbulut, Yakup Ergün, Ufuk Yıldırım, Yasin Koyuncu ve Mustafa Uyanık'ın da, "silahlı terör örgütüne üye olma", zincirleme şekilde "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" ve zincirleme şekilde "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından toplam 14 yıl 3 aydan 47 yıl 6'şar aya kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

Erol Demirhan, Hüseyin Nohut, Tolga Güzeltaş, Adem Akpınar, Abdullah Seyyid Ateşçi, Selçuk Ocaktan, Ahmet Öztürk, Talat Burak Karaltı ve Aytekin Ağören'in, "silahlı terör örgütüne üye olma ve delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından toplam 9 yıl ile 21 yıl arasında değişen oranlarda hapsi istenen iddianamede, benzer suçlardan Ekrem Çelik'in 9 yıl 4,5 aydan 25 yıl 6 aya ve Bayram Özbek'in de 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.

İddianameden

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan 398 sayfalık iddianamede söz konusu soruşturmanın, 16 Mayıs 2014'te müşteki Mehmet Nuri Turan'ın, kendisi ve "Tahşiyeciler" olarak adlandırılan gruba yönelik kapatılan İstanbul CMK Cumhuriyet Başsavcılığı 250. maddesi ile yetkili biriminin 2009'da yürüttüğü soruşturmada delillerin uydurulduğu iddiasıyla suç duyurusu üzerine başlatıldığı kaydedildi.

Beş bölümden oluşan iddianamede, birinci bölümde müşteki Doğan'ın ve kanaat önderi olduğu "Tahşiye" ismiyle adlandırılan gruba ilişkin açıklamalar yer alıyor.

İddianamenin ikinci bölümü, müşteki Doğan ile diğer müştekilere yönelik 2009'da yürütülen soruşturmanın özellikle tahkikat aşamasını da içerecek şekilde nasıl başladığı, nasıl devam ettiği ve sonuçlandırıldığı, halihazırda soruşturulanların hukuki durumunun ne olduğuna ilişkin bilgileri içeriyor.

Üçüncü bölümde ise bu soruşturmanın konusunu oluşturan iftira, sahtecilik, kişinin hürriyetinden yoksun kılınmasına vücut veren suçlarının nasıl oluştuğu, hangi mağdur ve müştekilere yönelik suçların işlendiği hususuna değinildiği belirtilen iddianamenin, 4. ve 5. bölümünde şüpheli Fetullah Gülen'in oluşturduğu yapılanmanın niteliğine ilişkin tespitlere yer verilirken diğer şüphelilerin hangi suçları işlediğine ilişkin değerlendirme yapılıyor.

"Devlet mekanizmasını tümüyle ele geçirmeyi amaçlayan yapılanma"

İddianamede, devlet mekanizmasını tümüyle ele geçirmeyi amaçlayan yapılanmanın 40 yılı aşkın süreçte amaçlarını gerçekleştirmek için geldiği aşama dikkate alındığında tüm yönlerinin ve gerçekleştirdiği eylemlerinin irdelenmesinin mümkün olmamasının, bu hususta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca örgütlü yapılanmaya yönelik "ana soruşturma" yürütülmekte olduğunun bilindiği vurgulanan iddianamede, müşteki Doğan ve çevresindeki grubu çökertip etkisiz hale getirilmesi amacıyla yapılan eylemlerin baz alınarak, örgüt yapılanmasına ilişkin açıklamaların yanında örgütün medya yapılanması ile Emniyet Genel Müdürlüğü hassaten İstanbul Emniyet Müdürlüğünün istihbarat ve terörle mücadele şube müdürlüğündeki yapılanmadan ve eylemlerinden bahsediliyor.

İddianamede, 40 yıllık süreçte kurulup geliştirilen, nihai aşamada meşru hükümeti çalışamaz hale getirip devlet egemenliğini ele geçirmeyi amaçlayan bu örgütün, tüm eylem ve işlemlerinin aynı dosya üzerinden yürütülmesinin, daha öncesindeki Ergenekon yargılamalarında olduğu gibi karışıklığa ve belirsizliğe yol açabileceği belirtilerek, ''Terör örgütü yöneticiliği ve üyeliği' haricindeki diğer suçlarının anlaşılamamasına neden olabileceği değerlendirildiğinden örgütlü yapılanmaya ilişkin diğer soruşturmalarla birleştirilmesi düşünülmeyip yeri geldikçe eylemlerin anlaşılabilmesi yapılanmanın daha iyi açıklanabilmesi amacıyla özellikle cumhuriyet başsavcılığımız nezdinde yürütülen soruşturmalara atıf yapılacaktır'' denildi.

Müştekilerin mensubu olduğu ''Tahşiye'' grubuna ilişkin bilgilerin de yer verildiği iddianamede, söz konusu grubun mensuplarının yaptığı açıklamalarda ve yayınladıkları kitaplarda, şüpheli Fetullah Gülen'in yaptığı, "Dinler arası diyalog, baş örtüsü, zekat ve kurban" düşüncelerine eleştirel yorumlar getirdikleri aktarılıyor.

İddianamede, 2009 yılında yapılan operasyonda suç ve suç unsuru taşıdığı iddiasıyla ele geçirilen "Tahşiye grubuna" ait 6 kitapla ilgili incelemenin yapıldığı aktarılarak, söz konusu kitaplarda herhangi bir cemaat ya da tarikatla ilgili küfür ve hakaret içerikli yazıların olmadığı, cemaat ya da tarikatlara karşı kafir olarak nitelendirmenin yapılmadığı, mağdurların kendileri ve çocuklarının devlet okullarında okuduğu, çocukların devlet okullarına gönderilmemesiyle ilgili bir yönlendirmenin yapılmadığı, devletin imamlarının arkasında ve devletin camilerinde namaz kılmamak konusunda bir yönlendirme ya da davranış içerisinde bulunmadıkları, Türkiye Cumhuriyeti Devletini tanımayarak hilafet devleti tarzında bir yapılanmayı savunarak mevcut anayasal düzenin yıkılması ve şer'i esaslara dayalı bir düzenin kurulması konusunda düşüncelerin ve hareket tarzının olmadığı, herhangi bir terör örgütünü öven ya da destekleyen bir yazının olmadığı, şiddet içeren eylemlere yönlendirmenin olmadığı, diğer tüm dini literatürlerde bahsi geçtiği gibi savaş ya da cihat konularıyla ilgili Kur'an-ı Kerim referans alınarak, kendi görüşlerine göre birtakım açıklamaların yapıldığının tespit edildiği kaydedildi.

İddianamede ayrıca, müşteki Mehmet Doğan'ın kanaat önderi olduğu grubun aktif ve nitelikli  terör eylem ve faaliyetleri içerisinde olup olmadığı hususlarında araştırmaların yapıldığı ifade edilerek, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce tahkikat başlatıldığı 2009 yılına kadar gerek "Mehmet Doğan grubu" gerekse ''Tahşiye'' adı altında ''Bombalama, yaralama, öldürme, hırsızlık, cebir ve şiddet'' içerikli eylemlerinin tespit edilemediği aktarıldı.

İddianamede, 2009 yılında başlatılan soruşturmaya ilişkin açılan davaya bakan mahkemeye ve söz konusu bu soruşturmaya, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi tarafından verilen cevaplarda ''Grubun (Tahşiye) bilinen terör örgütü grupları içerisinde olmadığı ve aktif eylemlerine rastlanılmadığı" şeklinde cevap verildiği vurgulandı.

"İhbar mektubu, istihbarat şubesinin yazısı ile aynı"

Tahşiye grubuna yapılan soruşturma başlangıcında bir kısım internet siteleri üzerinden El-Kaide gibi diğer terör örgütleri propagandası yapıldığı, bu sebeple grubun terör propagandası yaptığının belirtildiği ancak bu soruşturma sürecinde söz konusu internet sitesinin Tahşiye grubuyla ilgisinin olmadığının anlaşıldığı kaydedilen iddianamede, 10 Aralık 2009 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gönderilen isimsiz ihbar mektubuna da değinildi.

"İletişim dinleme süreci"nde, bu kişiler arasında grubun üyelerinden veya tanıdıklarından bir kişinin darbedilmesi olayından ihbar mektubunda benzer şekilde dile getirilmiş olması hususları dikkate alındığında, gönderilen mektubun o döneme kadar gerek istihbarat şube müdürlüğünce gerekse terörle mücadele şube müdürlüğünce elde edilen bir kısmı çok ince detayı barındıran bilgileri içerdiği, cemaat mensubunun bu bilgileri, ihbar mektubu göndermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu savunulan iddianamede, söz konusu mektubun kim tarafından gönderildiğine dair herhangi bir araştırma yapılmadığı ve mektup içeriğinin soruşturma başlangıcı ve devam eden seyri dikkate alındığında tamamen soruşturma dosyasından ve daha öncesindeki istihbarat şube müdürlüğünün bilgilerinden faydalanılarak hazırlanıldığının değerlendirildiği ifade edildi.

''Tahşiye soruşturmasının'' 2009 yılı nisan ayında istihbarat şube müdürlüğünün terörle mücadele şube müdürlüğüne yazdığı yazı gerekçe gösterilerek başlatıldığı vurgulanan iddianamede, Aralık 2009 yılında gönderilen ihbar mektubu ile Nisan 2009'da istihbarat şubesinin yazısı arasındaki benzerlikler şöyle anlatıldı:

''İstihbarat şube müdürlüğünün hazırlamış olduğu notlarda Tenzile Rüstemhanlı, Agil Alesger isimli kişilerin faaliyetlerinden ve Mustafa Kaplan'ın bu kişiler ile irtibatına dair bulgular elde edildiğinin belirtilmesine rağmen çok gizli ve detay olan bilgilerin cemaat içinden mektup gönderen kişi tarafından bilinip izah edilebilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, soruşturma sürecinde özellikle iletişim dinlemelerinden, dinlenen Hasip Danış ve Hilmi Azbay'ın,  Mustafa Abanoz'a ilişkin diyaloglarında geçen hususlara benzer hususun ihbar mektubunda yer aldığı, Afganistan'da El-Kaide'nin yapmış olduğu çalışmalardan Mehmet Doğan ve grubu tarafından övüldüğü gerekçesi ile istihbari araştırmalar yürütülüp soruşturma yapılmış olmasına karşın benzer ifade ve açıklamaların ihbar mektubunda yer aldığı, ihbar mektubu ile birlikte gönderilmiş olan CD dinlenip izlendiğinde müşteki Mehmet Doğan tarafından yapılan sohbetin yahut konuşmanın belli bir dar çevrede yapıldığı, kamera kaydına izin verilmeksizin gizlice çekildiği yahut ortam dinlemesi ve izlemesiyle elde edildiği anlaşılmıştır.''

İddianamede, 2009 yılında yapılan operasyonda müşteki Turgut Yıldırım'ın inisiyatifindeki sohbet ve ders evinden bomba ve fişeklerin ele geçirildiği, bomba ve fişekler ile Naci Mumcu'nun babadan kalan Niğde'deki kardeşleriyle ortak kullanımlarında bulunan bağ evinde tabanca ve mermilerin ele geçirildiği, müşteki Mehmet Nuri Turan'dan elde edilen tabancaların ruhsatlı olduğu halde el konulduğu ve sonrasında da iade edilmediği, bunun yanında yüzlercesi suç unsuru olmadığı, yasal mevzuata uygun olarak yayınlandığı, terör propagandası da içermediği  bilinen eserler ve yayınlara operasyonun ilk başında el konulduğu gibi devam eden süreçte de sebebi anlaşılamayacak bir şekilde iade edilmediği aktartıldı.

Müştekilerden alınan bilişim materyallerinde atılı terör örgütü üyeliği faaliyetinin icra edildiğine dair herhangi bir tespitin yapılamadığı, diğer taraftan elde edilen bomba ve mühimmata ilişkin olarak menşei tespiti yapılamamakla birlikte bu hususta detaylı ve özenli inceleme ve araştırmanın yapılmadığı ifade edilen iddianamede, Turgut Yıldırım'ın inisiyatifindeki sohbet evinden alınan parmak izlerinin failleri olan Müfit Küçük ve Ali Tok'un savunma ve delilleri tespit edilmediği gibi beyanlarına da başvurulmadığı vurgulandı.

Soruşturmanın süreci

Müşteki Mehmet Nuri Turan'ın 31 Mayıs 2014 tarihinde Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne verdiği ifadesine de değinilen iddianamede, Turan'ın ifadesinde, ''Her ne kadar kendisi ve diğer yargılanan kişiler hakkında El-Kaide yanlısı silahlı terör örgütü üyesi olmak suçu nedeniyle soruşturma yapılıp Turgut Yıldırım'ın ikametinden elde edilen bomba ve mühimmatlar ile irtibatlandırılarak tutuklanmalarına karar verilmiş ise de atılı suçların kendileri tarafından işlenmediğini, o dönem itibariyle Tahşiye yayınlarının ortağı olduğu, 6 Nisan 2009 tarihinde şüpheli Fethullah Gülen'in internet sitesinden yaptığı konuşmada Tahşiye ismini kullanarak El-Kaide terör örgütü ile bağlantılı örgütsel yapılanma vücuda getirilerek silahlandırılıp eylemler yaptırılabileceği adlarına da 'Tahşiyeciler' denilebileceği şeklindeki konuşması üzerine hedef gösterildiklerini, esasında gerek yayınevinin yayınlarında gerekse örgüt lideri olarak gösterilen Doğan'ın söylemlerinde kamuoyunda hizmet hareketi olarak bilinen Fetullah Gülen'in 'dinler arası diyalog, diğer dinlere bakış, zekat' vesair konulara ilişkin görüş ve eylemlerine ilmi olarak muhalif olup bunu yüksek sesle dile getirmeleri nedeni ile hedef gösterildiklerini, sonrasında Fetullah Gülen ile irtibatlı olan İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görev yapan kanun ve nizamlara aykırı bir örgütlü yapının gerçekte suç işlenmediği halde suç işlemişcesine tahkikat işlemleri yaptığını, evrak ve belgeler düzenlediklerini beyan etmesi üzerine tahkikat işlemlerine başlandığını'' anlattığı dile getirildi.

Bu şikayetin üzerine yapılan araştırmada özellikle şüpheli Fethullah Gülen'in 06 Nisan 2009 yılında "www.Herkul.org" adlı internet sitesinde yaptığı konuşmada ''El-Kaide silahlı terör örgütünün ülke içinde faaliyeti olup olmayacağı hususunu açıklarken El-Kaide’nin doğrudan ülkemizde faaliyet ve eylemi olmasa da başkaca grupların terörize edilebileceğini, silah ve mühimmat verilerek eylemler yaptırılabileceği, adlarına da Tahşiyeciler denilebileceği'' şeklindeki konuşmasından 20 gün sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce tahkikatın başlatıldığı anlatılan iddianamede, 1 ay sonra da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca iletişim dinleme ve teknik araçlarla izleme tedbirleri uygulanması başvurusunun yapılması ile 9 ay sonrasında aralarında İstanbul olmak üzere 15 ilde eş zamanlı operasyonların yapıldığı, soruşturma sürecinde birçok usulü işlemlerde önemli hukuki yanlışlıklar yapıldığı, bir çoğunda da elde edilen delillerin şüpheli durum arz etmesi, belge ve evrakların sahte tanzimi, delillerin kasten aleyhe yorumlanarak işlemlerin yapılmış olması hususları dikkate alınarak bu soruşturmanın başlatıldığı kaydedildi.

Daha önceki şikayeti dikkate alınmamış

Esasında müşteki Mehmet Nuri Turan'ın daha öncesinde de aynı iddiaları içeren mektubu dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın makamına hitaben gönderdiği aktarılan iddianamede, mektupta bu hususları detaylıca belirtmesine rağmen dönemin emniyet müdürlüğü kadrolarında görev yapan, daha sonraki süreçlerde ''Paralel Devlet Yapılanmasının'' hiyerarşisine tabi, etkin rütbe ve görevlerde olan görevliler tarafından bu iddiaların ciddiye alınmadığı vurgulandı.

Söz konusu şüpheli Fetullah Gülen'in konuşmasına da yer verilen iddianamede, Gülen'in ifadelerinde "Tahşiye grubu"ndan bahsettiği belirtilerek, ''Yine müşteki Turan'ın Samanyolu Televizyonunda yayınlanan 'Tek Türkiye' adlı dizide hedef gösterildiklerini beyan etmesi üzerine de bu dizi filmin gerek 2009 yılında gerekse öncesi ve sonrasındaki bölümleri izlendiğinde dizinin 9 Nisan 2009 tarihinde yayınlanan 64. Bölümü ile 23 Nisan 2009 tarihinde yayınlanan 66. bölümlerinde müştekilerin yer aldığı ve emniyet müdürlüğünce tahşiye adı verilen grubu belirtir şekilde 'Tek Türkiye' dizisi içerisinde tamamen dizi formatından ayrı bir şekilde karanlık karar kurulu adlı özel olarak düzenlenmiş bölümünde geçen diyalogların bulunduğu tespit edilmiştir'' denildi.

Söz konusu dizide yer alan ''Karanlık Kurul'' bölümündeki diyalogların aktarıldığı iddianamede şu ifadelere yer verildi:

''Gerek şüpheli Fetullah Gülen'in konuşması gerekse fiilen yayın politikasını belirleyip, yöneticisi olduğu Samanyolu televizyonunda müştekiler kasteder şekilde açıklamalar yapması sonrasında da yine şüpheli Gülen'e bağlı diğer basın ve yayın organlarında herhangi bir algı oluşturulmasına yönelik haber ve yayınlar yapılmıştı. Şüpheli Ekrem Dumanlı'nın Genel Yayın Yönetmeni olduğu Zaman gazetesinin 08 Nisan 2009 tarihinde, şüpheli Dumanlı tarafından kaleme alınan, imzasız editör yazısında 'Tahşiye' grubuna ilişkin açıklamalar yapmıştır.

Şüpheli Gülen'e bağlı örgütlü yapının eylem ve işlemlerine ilişkin gerek örgüt tabanı ile ilgilenmek ve ikna etmek, gerekse tüm toplumda lehe algı oluşturmak amacıyla basın yayın kuruluşlarının kullanılarak çeşitli algı oluşturma ve mesaj yöntemleri kullanıldığı, bu yöntemlerin kimi zaman açık şekilde kullanılmasına karşın özellikle tahşiye grubuna yönelik olduğu belirtilen operasyonlarda olduğu gibi çoğu zaman karanlık kurul gibi medya iletim yöntemleri ile sadece örgüt tabanının anlayabileceği şekilde bilgi ve mesaj verdiği anlaşılmıştır.''

Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Senin Şehrin, Senin Siten
Tüm Hakları Saklıdır © 2013-2015 Haber Konya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 332 351 66 50 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA