• Konya21 °C

Lokman Koyuncuoğlu

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Futbol ideolojisini tartışalım artık

13 Temmuz 2011 12:20

Kim ne derse desin son yılların en tempolu Temmuz ayını yaşıyoruz. Haziran ayında seçim bittikten sonra böyle yoğun bir ayı beklemiyorduk. Haber kanallarının ekranlarının yarısının kırmızı “son dakika” ibaresinden geçilmiyor.

Neredeyse gün içinde ortalama 10 tane son dakika olayı görmeden günü tamamlamıyoruz.

Siyasetteki yemin ve boykot krizi dün CHP’nin mecliste yemin etmesiyle büyük oranda aşıldı. Şimdi BDP’li vekillerin tutumu bekleniyor. Ancak BDP’lilerin CHP kadar kısa sürede Meclise gelmeleri sürpriz olarak görülüyor. Bu meselenin yaz boyunca tartışılacağı beklentisi hakim,nasıl bir çözüm bulunacağı ise henüz beli değil.

Oysa her ne kadar bir tatil ayı olsa bile Temmuzda yeni anayasa ile ilgi pek çok alanda Sivil Toplum Örgütleriyle görüşme ve bilgi paylaşımı ile geçirilmesi tahmin ediliyordu. Ancak henüz anayasa meselesine gelmeden meclisin kendi iç konuları biraz zaman aldı. Öyle görünüyor ki Ramazan ayı içinde yeni Anayasa ile ilgili toplumun farklı kesimlerinden bilgi alışverişinde bulunmak ancak mümkün olacak.

Futbolda ise transfer dedikoduları ile geçen Temmuz ayı bu yıl çok farklı. Geçen hafta başlayan ve bu haftada devam eden tarihin en büyük “şike” soruşturması sürüyor. Tutuklamaların yanında yeni gözaltılar da devam ediyor.

Son bir haftadır çok yoğun bir şekilde bu konulardaki haberler gazetelerin birinci sayfalarında, futboldaki şike gelişmeleri gazetelerde mutlaka önemli bir yer alıyor. Ancak bu konuda önemli yazılar göremedik hem spor hem siyaset yazarlarından. Süreçle alakalı beklemeyi ve sonucu görmeyi tercih etmişte olabilirler, yazmamayı da.

Bu olayın nasıl sonuçlanacağına bakmadan genel bazı tespitleri paylaşabiliriz. Özelikle son yıllarda ekonomisi rekorlar kırarak büyüyen bir ülkenin mesela sporla ilişkisi tartışılmalı. Avrupa ülkelerinde spor eğitimi ve performansı bizden oldukça ilerde. Futbolda ise rekabet kavgaya hele ölümle sonuçlanan olaylara hiç dönüşmüyor Avrupa’da, bizde olduğu gibi. Sorun aslında topyekûn ele alınacak bir boyutta. Fanatizm statta olanı, aile, iş ve çevre ilişkilerinde kaybedilen günlerdeki kavgalar, gürültüler ne çok gündemimiz oluyor.

Bir tebessüm için, küçük bir yardımda her şeyini veren bir halkın iyi hikayelerine, futbol maçlarındaki kavgalar gölge düşürüyor. Babasıyla farklı takımlı olduğu için evi terk eden, ailesinin parasını bu işlerde harcayan çok hikayeler duymuş okumuşuzdur. Aslında futbolun bir oyunun ötesine taşındığı dönemi yaşıyoruz son yıllarda.

Bu ne tam bir ideoloji, ne bir sosyal refleks. Bir takımımız  şampiyon olduğundaki kutlamalardaki bir fotoğrafı hatırlayacaksınız. Elinde bira şişeleri olan dövmeli gençlerle, çember sakallı muhtemelen Çarşamba Cemaatinden biri, birlikte kol kola zıplayıp şampiyonluklarını kutluyordu. Futbol taraftarlığını her türlü ideoloji ve yaşayışın üstünde tutma eğiliminin tehlikeli olduğunu düşünüyorum.

Son yıllarda özellikle muhafazakar çevrelerde futbol ilgisi abartılacak boyutlara ulaştı. Bunun sınırı nedir bilemem ancak nihayetine bir oyun için bu tür davranış değişikliklerinin sorgulanması gerektiğine inanıyorum.

Bu son olaylarla aslında futbolun gerçekten bir “oyun” olduğu, ona göre hareket edilmesi gerektiğinin önü açıldığını bu sayede insanların kendilerini bir kez chek etme imkanlarını kazandıklarını düşünüyorum.

Oyunla gerçek hayatın farkının ortadan kalkmaması gerekiyor. Belki bu ciddi bir sosyolojik tahlil gerektirir ancak benimki mini bir giriş olsunda önümüzdeki günlerde futbol-ideoloji, futbol- yaşam biçimi, futbol-sosyal sınıf, konularını tartışalım.

Çünkü öyle görünüyor ki bu sadece topla oynanan bir konu değil.

 

 

 

 

 

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Senin Şehrin, Senin Siten
Tüm Hakları Saklıdır © 2013-2015 Haber Konya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 332 351 66 50 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA