• Konya14 °C

Hakan Bahçeci

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Dövüşe Dövüşe Bir Altın

18 Ağustos 2012 17:17

  

Dört yılda bir düzenlenen olimpiyat oyunlarında sona yaklaşıldı. Bizim için hüsran dolu bir netice oldu diyebiliriz. Bunca sporcu ile katılıp netice elde edememek, üzüntü veriyor elbet. Tarihimizde ilk kez bu kadar sporcu ile farklı spor dallarında katılmışız oyunlara. Ve şimdiye dek ayrılan en yüksek miktarda para harcamışız. Sonuç; parlak değil.

Şahsen, olimpiyat oyunlarının sistem için önemli bir yer tuttuğu kanaatindeyim. Binlerce insanı iki hafta boyunca birbirleriyle kıyasıya yarışan tarafları izletmiş oluyorsunuz. Ülke tanıtımı, olimpiyat ruhu, katılmak filan işin nazı cilvesi gibi geliyor bana. Her ülke hatırı sayılır meblağlarda para aktarıyor bu olimpiyat meşalesine. Biz yıllardır aday oluruz nedense hiç kabul edilmeyiz.

Komplo teorisi yaptığımı düşünebilirsiniz ancak yine de ben, bu tür büyük organizasyonların dünya sistemi içinde belirli noktalardan yönetildiği kanaatindeyim. Elbet, 100 metreyi dokuz on saniye civarında koşan birine müdahale edecek durumları yok lakin önemli olan, binlerce kişiyi o dokuz saniye için hazırlık yapar halde tutmaktır. Bir de şu logo ve maskot oldukça itici geliyor bana. Bu iki maskotumuz neden tek gözlü garip doğrusu. Logoda yazan “2012” sayısı da 2012’den başka her şeyi anımsatıyor.

Oyunların ilk gününden itibaren bir madalya rekabeti kızıştı gidiyor. Madalya demişken, verilen altın madalyanın sadece ismi altınmış. Madalya yarışında iki ülke aldı başını gitti. Çin ve Birleşik Devletler. Diğer ülkeler, sanki bu iki ülkenin bıraktığı madalyalar için kapışıyor. Her iki devlette de insan sayısı fazla olduğu için midir nedir, her branşta varlar ve her dalda favoriler.

Çin, ilk günlerde madalya sayısı bakımından Amerika’yı geçince, başladılar çamur atmaya; güya Çin, sporcularını insanlık dışı uygulamalarla yetiştiriyormuş. Sonradan ABD, madalya sıralamasında ilk sıraya yerleşti de, bitti bu dedikodu işleri.

Gelelim bizimkilere, her ne kadar sistemin işi filan desek de, milli duygularımız kabarıyor da kabarmakla kalıyor. Periler, sultanlar, devşirmeler derken elde avuçta bir şey kalmadı. Yeniliyoruz, mikrofona kim konuşsa sakatlıktan başlayıp, heyecan diyor ve önemli olan katılmak deyip işi bağlıyor. “Yok kardeşim öyle değil, bir başarısızlık var işte ortada” diyen kim var? Ben varım işte, başarısız olduk.

Müsabakalarımıza dikkat ettiyseniz, bir “son” anlar durumu var. Hiçbir maçın sonlarını iyi oynayamıyoruz. Sanki bitmişiz, gerekeni yapmışız olan bu kadar, elden bir şey gelmez edasıyla bitiyor maçlar. Mücadele etmek, gayret etmek dahası emek harcamak gibi bir niyetimiz yok sanki.

100 metreyi adamın ortalama kaç adımda geçtiği belli, bir başkasının kulaçlarını nasıl attığı ağır çekimde açık seçik görülüyor. Bunların antrenman teknikleri devlet sırrı filan değil. Grekoromen stili bilmiyoruz serbest güreşi unutmuşuz. Yani misal bizim, atlamaya müsait esnek bir sırığımız yok mudur?

Ne yapmalı sorusuna herkes bir başka cevap verebilir; alt yapıya önem verelim, devlet desteği artsın, küçükten yetiştirelim, ödülleri arttıralım filan. Hepsi tamam, hepsine eyvallah. Ama kardeşim çalışmadan olmaz. Azimle, sabırla, istikrarla çalışmak lazım değilse dövüşmekten başka çaremiz kalmıyor.

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Senin Şehrin, Senin Siten
Tüm Hakları Saklıdır © 2013-2015 Haber Konya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 332 351 66 50 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA