• Konya14 °C

Lokman Koyuncuoğlu

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Diren Baro

22 Ekim 2014 Çarşamba 11:01

                Geçen hafta HSYK seçimleri sonucunda Paralel yapılanmanın yargıyla ilgili tüm hesapları bitmişti. Millet gerçek temsilcilerini HSYK’ya gönderirken, yapılanmanın aslında abartıldığı kadar güçlü olmadığı, kendini dev aynasında gördüğünü sonuçları görünce herkes anladı.

              Bu hafta sonu ise başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Türkiye’nin pek çok önemli bölgesinde baro seçimleri vardı. Aslında dışarıdan bakılınca bu baro ne iş yapar, kimi ilgilendirir diye düşünmek mümkün. Zira, mesela biz gazetecilerin meslek örgütlenme seçimi şehirde kimi, niye ilgilendirsin ki?. Gazeteciler cemiyeti seçimi neyse, baro seçimi de odur, diyebilir miyiz?. Aslında bunu demek çok güç, çünkü 1980 anayasası ile yargı mensupları inanılmaz güçler ve imkanlara kavuştu. Ne de olsa yasayı onlar yaptılar. Bir örnek bu konu için yeter sanırım. Şehir protokollerinde Baro başkanları en üstte yer alırlar. Aslında sivil bir örgüt olmasına rağmen, pek çok kamu yöneticisinin önünde yer alır baro başkanı.

               Tabi birde 28 Şubat gibi, meclisin Cumhurbaşkanı seçimlerinde olduğu gibi, olaya direk girip, hukuku, hukuk dışına çıkarma gibi olağanüstü işlevleri vardır baroların. Neyse artık Türkiye normalleşiyor, bu işlerde çözülüyor diye düşünürken baro seçimlerinde aslında her şeyin aynı tas aynı hamam sürdüğünü tekrar gördük.

                 İstanbul Barosu Başkanlığı'na Ümit Kocasakal yeniden seçildi. Ankara Barosu Başkanlığı seçimini kazanan isim ise Hakan Canduran oldu.Haber kanallarında bu iki ismin açıklamalarını dinledim. Açıkçası ürktüm. Açıklamalarıyla ve söylemlerle devlet organlarına meydan okumaktan geri durmuyorlardı. Her iki şehirde de seçimleri rahat kazanan bu isimler için söylenecek bir şey yok. Demokrasi herkes için olduğu gibi hukukçular içinde geçerli. Demek ki, Türkiye’nin önemli şehirlerinde hukuk henüz, gerçek anlamda normalleşmedi. Eski Türkiye meraklıları, eski reflekslerle ülkenin önünü tıkamak için ellerinden geleni yapacaklar. Gerçek anlamda ülkesini sevenler için ise daha  çok çalışmak ve yeni hukukçular yetiştirmek gerekecek.

             Ankara, İstanbul tamam ama Konya’da bir garip seçim oldu. Uzun zamandır yerel basında çıkan haberlere bakılırsa olay Konya’da da beklenmedik şekilde sonuçlandı. Sondan başlayalım o halde. Konya’da Muhafazakar-İslamcı  geleneğin desteklediği “birlik grubu” gerçek manada Konya’nın duruşunu yansıtmıyordu. Her ne kadar seçimi bu grup kazansa da, seçimde 100(yüz) oy boş olarak atılmıştı.

            Kazanan adayın 500’lerde oy aldığı düşünülürse, yüzde yirmilik bir muhafazakar-İslamcı kesim, kazanan adayın kendilerini temsil etmediğini düşündüğü için boş oy attı. Bu şu demekti; “Konya gibi bir şehirde, bu şehrin reflekslerini tam olarak yansıtacak, herkesin içine sinecek bir aday yok, bunun için oyda yok” diyordu.

             Her türlü muhafazakar ve İslamcı görüşün rahatça yer bulacağı yönetimlerde, bu kadar avukatın ve şehrin tepkisini çekecek adayı, başkan göstermek neyin nesiydi? Açıkçası Ankara ve İstanbul’da marjinal ekipleri geçmek belki zor ama Konya’da 17 ve 25 Aralık operasyonları için “darbe” diyemeyen birine başkanlığı altın tepsiyle teslim etmek hiçbir şekilde açıklanamaz.

             Burada, kendilerini hiç kimsenin temsil etmediğini düşündüğü için boş oy kullanan, yüz tane avukatı, delikanlı bir tavırla, açık ve net duruş göstermelerinden dolayı alkışlamak gerekir.               

             İslamcı avukatlara tekrar hatırlatmakta fayda var; Yeni Türkiye, her şeye sahip olmak üzerine kurulmuyor. Her konuda net duruş göstermek üzerine kuruluyor. Bilginiz olsun!

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Senin Şehrin, Senin Siten
Tüm Hakları Saklıdır © 2013-2015 Haber Konya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 332 351 66 50 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA