''Davos'ta insani görevimi yaptım''
Yayınlanma:
Başbakan Erdoğan, Oxford İslami Etütler Merkezi'nde, ''Medeniyetler İttifakı ve Türkiye'nin Rolü'' konulu bir konuşma yaptı.
Başbakan Erdoğan, Oxford İslami Etütler Merkezi'nde, ''Medeniyetler İttifakı ve Türkiye'nin Rolü'' konulu bir konuşma yaptı.
BaşbakanErdoğan, ''Ben, Hz. Musa Aleyhisselama kendi peygamberim gibi imanediyorum, saygı duyuyorum ve onu peygamber olarak görüyorum. Aynışekilde Hz. İsa Aleyhisselama kendi peygamberim gibi iman ediyor ve onubir peygamber olarak biliyor ona aynı şekilde saygı duruyorum. Ama aynıanlayışı ben Musevi'den, Hristiyan'dan da beklerim. Onlar da benimpeygamberime aynı şekilde saygı duymak durumdadır'' dedi.
Farklı dinlere ve kültürlere mensup kişiler arasındaki diyalogeksikliğinin, ön yargılar ve husumetin en az güvenlik sorunları kadardünyayı tehdit ettiğine dikkati çeken Başbakan Erdoğan, tarihte birçoküzücü olayın bu tehlikeli potansiyelin günü geldiğinde en zararlısilahtan daha yıkıcı olabileceğinin örnekleri ile dolu olduğunu söyledi.
New York'ta 2001'de, 2003'de İstanbul'da, 2004'te Madrid'te,2005'te Londra'da, 2008'de Mumbai'de bu yıkımlara şahit olunduğunuifade eden Başbakan Erdoğan, ''Bu husumetin tahripkar rüzgarı, dünyanınbirçok bölgesinde esmeye devam ediyor'' dedi. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu rüzgar, dünyada sözde bir medeniyetler çatışması bulunduğunadair senaryoları da ne yazık ki güçlendiriyor. Son yıllarda sıkçarastladığımız bu yöndeki spekülasyonlar özellikle bu hatalı ve temelsizvarsayımı savunanlar, terörizmi, adını barıştan alan İslamiyet ileözdeşleştirecek kadar ileri götürebiliyorlar. Bu durum, İslamifobi'yiküreselleştirmeye çalışanlara malzeme sağlıyor.
Türkiye, kaynağı ve kökeni ne olursa olsun, terörün her türlüsünekarşıdır. Hiçbir dini inanç terörü haklı göstermeye alet edilemez. Bukonudaki görüşümüz ne kadar kesinse dini inanç ve kültür temelindeinsanlar arasında kategorik farklılıklar gözetilmesine ve böyleliklehusumet tohumlarının ekilmesine de aynı derecede karşıyız. Nitekim,çoğunluğu Müslüman olan bir nüfusa sahip çağdaş, demokratik, laik vesosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, medeniyetler çatışmasınısavunanlara en güzel yanıtı veriyor. Bu konuda öncü olmak sadece çağdaşsorumluluğumuzun, anlayışımızın değil hoşgörüyle yoğrulmuşgeleneklerimizin de gereğidir.''
Yunus Emre'nin, ''Yaradılanı severim, yaradandan ötürü'' sözüyle,Mevlana'nın ''Her ne olursan ol yine gel'' sözlerini anımsatan ve bununbütün insanlığa kucak açan bir felsefe ortaya koyduğuna işaret edenBaşbakan Erdoğan, ''Bizlere 1492 yılında inançları ve yaşamlarıarasında tercihte bulunmaya zorlanan Yahudi toplumuna kucak açtıran dabu insan sevgisidir'' dedi.
MEDENİYETLER İTTİFAKI GİRİŞİMİ
İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero ile Medeniyetlerİttifakı Girişimi'ni başlattıklarını anımsatan ve bu süreci anlatanErdoğan, şunları söyledi:
''Medeniyetler İttifakı'yla son yıllarda Müslüman ülkeler veBatılı toplumlar arasında görülen karşılıklı şüphe korku ve kutuplaşmaortamının çeşitli aşırı unsurlarca istismar edilmesinin önünü geçmeyihedefledik. Uluslararası istikrarı tehdit edebilecek dereceye yaklaşanbu durumun daha da kötüleşmesini ancak kapsamlı bir koalisyonunönleyebileceği anlayışından hareket ettik. Eğer biz barış ve kardeşliğisavunuyorsak, küresel barışı savunuyorsak böyle bir ittifakıoluşturmamız lazım. Kültürler arasında karşılıklı saygı yoluyla bueğilime karşı koymayı amaçladık...
İspanya ile ortak girişimimizi sürdürüyoruz. 15-16 Ocak 2008'deMedeniyetler İttifakı Birinci Yılı Kutlama Günü düzenledik. Şimdiikincisini 6-7 Nisan tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştireceğiz. Önyargılardan arınmak için Batı toplumlarının İslam alemini daha yakındantanımalarını nasıl bekliyorsak, İslam aleminin de Batı'yı daha yakındantanımasını istiyoruz. Bir yandan nüfusunun tamamına yakını Müslümanolan diğer yandan Batı değerlerini özümsemiş ve devletini bu değerlerüzerine kurmuş bir ülke olarak Türkiye, bu özgün konumunu en iyişekilde kullanmaya kararlıdır. Bu doğrultuda İslam dünyası ileilişkilerinde önemli bir işlev gören İKÖ'deki öncü kurumumuzdan etkinşekilde yararlanmaya devam ediyoruz. İKÖ, daha demokratik ve şeffaf birkurumsal hüviyet kazanmış durumda. Bu gibi evrensel, ideal değerlerinİslam dünyasında da daha geniş zemin bulmasına katkı sağlamaya devamedeceğiz.''
Başbakan Erdoğan, Batı toplumlarının da aynı işbirliğini vediyaloğa açık yaklaşımı artan şekilde benimsemelerini ümit ettiklerinidile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu noktada, bir hususun üzerine vurguda bulunmak istiyorum;ifade özgürlüğü ve serbest yayın hakkı gibi demokratik bazıözgürlüklerin arkasına sığınılması suretiyle İslam dünyasının hassasolduğu konuları art niyetle hoyratça ve rencide edici şekilde işlemeninkabul edilemeyeceği bilinmelidir. Hakkın kötüye kullanımı anlamınagelen bu yaklaşım, çağdaş hukuk anlayışı tarafından da himaye görmez.Demokratik özgürlükler ile başkalarının kültür ve inançlarına saygısınırları çok daha hassas bir şekilde gözetilmelidir. İslam aleminiiçeren bu sorumlulukta herkesin azami duyarlılığı göstermesinidiliyorum. Altını çizerek şunu söylüyorum; yaşadığımız bir süreç oldu.Ben Hz. Musa Aleyhisselama kendi peygamberim gibi iman ediyorum, saygıduyuyorum ve onu peygamber olarak görüyorum. Aynı şekilde Hz. İsaAleyhisselama kendi peygamberim gibi iman ediyor ve onu bir peygamberolarak biliyor ona aynı şekide saygı duruyorum. Ama aynı anlayışı benMusevi'den Hristiyan'dan da beklerim. Onlar da benim peygamberime aynışekilde saygı duymak durumdadır. İnanıyorum ki dünya o arzuladığıbarışı yakalayacaktır. Yani din temelinde, inanç temelinde insanlarbirbirine saldıramayacaktır. Bundan nasibini alan bir insanın kalkıp dabir başka insanı öldürmesi bana göre mümkün değildir, ama bundannasibini alamamış olan kalkıp da insan öldürebiliyor.''
TÜRKİYE'NİN AB'YE KATILIM SÜRECİ
Konuşmasında, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecine de değinen BaşbakanErdoğan, Türkiye'nin bu süreci kararlılıkla devam ettirdiğini belirtti.
Türkiye'nin önüne zaman zaman engeller çıkarıldığını, sürecinyavaşlatıldığını ancak Türkiye'nin reformları yaparak belirlediğitakvim çerçevesinde yoluna devam etiğini anlatan Başbakan Erdoğan,şöyle konuştu:
''Türkiye, halkı çoğunlukla Müslüman bir ülke olarak AB içindeyerini almak için yoğun gayret gösteriyor. Türkiye'nin bu çabası Avrupaiçindeki halklar kadar İslam ülkelerinin vatandaşları tarafından dayakından izleniyor. Zira, 'Batı ile Doğu'nun, İslam ile diğer dinlerinuzlaşamayacağı' tezi, medeniyetler çatışması tezi Türkiye'nin üyeliksürecinde geçerliliğini yitiriyor. Bunun hayati derecede önemliolduğunu her fırsatta vurguluyoruz. Küreselleşme çağında toplumlararasında görünmez duvarlar örmek artık imkansız hale gelmiştir. Batıile Doğu sağlıklı bir diyalog zeminine kavuşmak zorundadır. Bu zemini,bu fırsatı Türkiye'nin içinde bulunduğu bir gayretle en iyi şekildesağlayabileceğini AB üyeliğinin de bu zemini güçlendireceğineinanıyorum. Türkiye'nin üyeliğinin bu perspektifle de değerlendirilmesigerekir.''
ILIMLI İSLAM
Başbakan Erdoğan, son zamanlarda özellikle gündeme sokulmak istenen''Ilımlı İslam'' kavramını da değinmek istediğini belirterek, bununüzerinde durmak istediğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''O da şu; özellikle Türkiye üzerinde ılımlı İslam'ın temsilcisigibi yakıştırma yapıyorlar. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil.Türkiye, asla böyle bir düşünceyi veya böyle bir anlayışı temsil edenbir ülke değildir. Kaldı ki Müslüman'ın ılımlısı ılımsızı olmaz,Müslüman Müslüman'dır. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Şunu ifade edeyim; aşırılıklar her zaman tehlikelidir. Onu dasöyleyeyim. En hayırlı olan orta yolu kabullenmek ve orta yoldangidebilmektir. Biz, aşırılıklar hangi dinde olursa olsun, hangi inançtaolursa olsun, düşünce grubunda olursa olsun benim tavsiyem şudur; sakınaşırılıklara sapmayın. Orta yolu bulun. Ne varsa orta yolda var. Sevgi,barış, kardeşlik burada. Uçlara kayanlar hep batmıştır. Aşırılıklarakaymamayı tavsiye ediyorum.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Davos'ta ortaya koyduğu tavrın''insani'' olduğunu belirterek, ''Burada herhangi bir örgütünavukatlığını da yapmadık'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Oxford İslami Etütler Merkezi'nde,''Medeniyetler İttifakı ve Türkiye'nin Rolü'' konulu konferansta G-20Zirvesi için İngiltere bulunduğunu anımsatarak toplantıda finansalkrizin ele alındığını hatırlattı.
Bu tür toplantıların insanlığın krizden kurtulmasına vesileolmasını dileyen Erdoğan, daha sonra katılımcıların sorularınıyanıtladı.
İslami finans kuruluşlarının faaliyetlerinin küresel krizinçözümünde bir rolünün olup olmayacağı sorusunu yanıtlarken dünyadafaaliyet gösteren bu tür kuruluşların Türkiye'de de bulunduğunubelirten Erdoğan, ''Bu gittikçe rağbet gören bir bankacılık,İngiltere'de, ABD'de, bu sistem üzerinde bu bankacılık gittikçegelişiyor'' dedi.
Bu finans kuruluşlarının şirket yapısının da olduğunu ifade edenErdoğan, başarı ya da başarısızlığın yönetim kadrosuyla olacağınadikkati çekti.
Eğer yönetimler gerçekten başarılıysa, netice alınabileceğinivurgulayan Erdoğan, ''Bunlar sonuçta birer şirkettir. Başarılılar sonuçalıyor, başarısızlar batıyor'' diye konuştu.
Erdoğan, Hükümet'in AB'ye girme yönünde belirlediği bir tarihin olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtladı:
''Bir defa bugüne kadar AB'ye girmek isteyen ülkelerin hiç birisibelirledikleri tarihlerde AB'ye girememiştir, çok ilginçtir. İngiltere11 yıl AB'ye girmek için mücadele etmiştir, hep direkten dönmüştür.İngiltere 11 yıl beklediğine göre herhalde bizim biraz daha beklememizlazım. Bunun için bir takvim belirlemek zor. Sağolsun dışardakiler butakvimi belirliyorlar. Bazıları '2015-2016' diyor. Fakat biz dersimiziçalışıyoruz, şu andaki bütün fasıllar üzerinde yoğun bir şekildeçalışılıyor. Fakat benim üzüldüğüm bir şey var; adeta bu müzakeresürecini bir rutine bağladılar. Her dönemde iki fasıl açılıyor.Geçenlerde Sayın Barosso'ya söyledim. 'Bu bazen üç bazen bir olamazmıdır?' Yani niçin hep iki. O da gülmeye başladı. 'Bunun üzerinde dedurmak gerekir' dedim. Dönem Başkanı Çek Cumhuriyeti, onlara dasöyledim. İsveç'e de söyledim. Bunu bir değerlendirmek lazım. Öyle yadersimizi çalışıyoruz, bir kere de üç olsun. Çünkü 'bu rutin gidişdeğişsin' dedik. Hem hak veriyorlar, ama ikiden de fazla yapmıyorlar.Tabii iki de olsa biz yolumuza aynı kararlılıkla devam edeceğiz. Kaldıki süreci çalıştırıyoruz. Yani kurumları buna göre ülkemizdeçalıştırıyoruz. Çalışmalarımız kararlılıkla devam ediyor, bundan sonrada her alanda, siyasi, askeri, ekonomik, ticari alanlarda devamedecek.''
Erdoğan, bir katılımcının İngiltere'de yaşayan İslam toplulukönderlerinden olduğunu belirttiği Davut Abdullah'ın son dönemde ortayakoyduğu fikirleri sorması üzerine, kendisini tanımadığını belirterek,''Cehaletime verin tanımıyorum'' diye konuştu.
DAVOS
Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının ardından Davos'taİsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'le yaşananların hatırlatılması üzerinede şu değerlendirmeyi yaptı:
''Davos'ta sadece insani bir görevi yaptım. Çünkü bize yakışanoydu. Benzer bir olay Gürcistan'da oldu, orada da aynı görevimiziyaptık. Fakat burada gerçekten barbarca çocuklar, kadınlar, yaşlılar,savunmasız insanlara karşı yapılan böyle bir olayın, şüphesiz ki bununkarşısında sessiz kalmak bize yakışır bir olay değildi. Tabii alışılmışbir süreç vardı. Tüm bu olaylar karşısında sessiz kalan liderler...Bunun sessiz kalınarak geçiştirilmesi mümkün değildi. Orada sadece bazıistismarlara fırsat verecek ifadeler değildi onlar. Sadece bir görevbilinciyle yapılmış olandır ve burada herhangi bir örgütün avukatlığınıda yapmadık. Sadece Gazze'de öldürülen insanlar benim gözümünönündeydi. Plajda öldürülen yavrular gözümün önündeydi. Onların ölümünügörüp de buna karşı duyarsız kalmayı insani olarak tanımlamak mümkündeğildi ve şu anda bizim liderlerden beklediğimiz, bakın hala kapılaraçılmamıştır. Gıda gibi insani yardımlara müsaade ediyorlar. Hala oradainsanlar çadırların içinde kalıyorlar. Orta Doğu Dörtlüsü GuvernörlerKurulu toplantısı yapıldı. Biz diyoruz ki kapılar açılsın, alt yapınıntamirine yönelik yardımlar olsun istiyoruz, ama bakın hala cevap yok.Hala sistem çalışmıyor. Bu işin kararını alanlar, şu anda bu işintakipçisi durumunda da değiller. Hatırlattığınızda da oldu olacakdeniliyor.''
Türkiye'nin Kızılay tarafından çeşitli yardımları gönderdiğinianımsatan Erdoğan, kapılar açıldığı andan itibaren de alt yapıya dönükçalışmalar için Türkiye'nin destek vereceğini söyledi. Bu konuda bazıadımlar atacak başka ülkelerin de olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Benibir tanımım var; Gazze, Filistin, burası bir açık hapishanedir.Kapıların tamamı kapalı. Daha ilerisini söylememe gerek var mı? Arifolan zaten anlar'' dedi.
İsrail-Filistin ihtilafıyla ilgili bir başka soruyu yanıtlarken deErdoğan, Orta Doğu Dörtlüsü'nün sözcüsü konumundaki Tony Blair'inkendisine ''Hamas mevcut iktidar ile beraber masaya çağrılmadıkça busorunu çözmek zor'' dediğini kaydetti. Başbakan Erdoğan, bu sorunuönümüzdeki hafta Türkiye'ye gelecek olan ABD Başkanı Barack Obama'ylada ele almaya planladığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, bir başka soruyu yanıtlarken de devletin yurt dışınaeğitim amacıyla öğrenci gönderme şartlarıyla ilgili bilgiler verdi.
TERÖR
Erdoğan, ''PKK terörünün Avrupa'dan destek bulduğunu biliyoruz. Bukonuda Türkiye ne yapacak?'' sorusuna şu karşılığı verdi:
''Tabii beklediğiniz cevabı biliyorum, fakat bu noktada AB üyesiülkelerle çoğu zaman çatışıyoruz diyebiliriz. Zira PKK'yı terör örgütüolarak tanıyor bütün ülkeler. PKK'yı terör örgütü olarak tanıyorsanyaptırımlarını niçin ortaya koymuyorsun? Mesela terör örgütününliderlerinin nerede olduklarını biliyorlar, yakalıyorlar, güvenlikanlaşmalarımız var, 'teslim edin' diyoruz, teslim etmedikleri gibi birde bakıyoruz ki Erbil'den dağa gönderilmiş. Tabii bu bizim problemimiz,derdimiz. Biz sürekli olarak bu baskımızı kendilerine anlatarakyineliyoruz. G-20 Zirvesi'nde de bazı liderlere, sıkıntılarımız oldu,onları anlattım. Kendilerine bu konuyla ilgili düşüncelerimizi ısrarlavurguladım. Yalnız şu görünüyor son zamanlarda; terör örgütümensuplarına karşı bir alan daralması var. Bunu hissediyoruz.Teröristlere mali kaynak temini de aslında terörle mücadelede yasaktır,ama buna karşı sessiz kaldıklarını görüyoruz ve biz uyarılarımızıyaptık, yapıyoruz. Yazışmalar da oluyor. Tabii benim kısa zaman önce ABliderlerine bir mektubum oldu. Bu mektupta hassasiyetlerini istedik.''
Başbakan Erdoğan, tarımla ilgili bir soruyu yanıtlarken deTürkiye'nin GAP gibi projeleri hayata geçirmek için yoğun faaliyetgösterdiğini ifade etti.
Erdoğan'ın konferansını eşi Emine Erdoğan, Devlet Bakanı veBaşbakan Yardımcısı Nazım Ekren, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek,Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün oğlu Ahmet Gül ile çok sayıda katılımcıizledi.
Konuşmanın ardından pek çok katılımcı Başbakan Erdoğan ile hatıra fotoğraf çektirdi.
BaşbakanErdoğan, ''Ben, Hz. Musa Aleyhisselama kendi peygamberim gibi imanediyorum, saygı duyuyorum ve onu peygamber olarak görüyorum. Aynışekilde Hz. İsa Aleyhisselama kendi peygamberim gibi iman ediyor ve onubir peygamber olarak biliyor ona aynı şekilde saygı duruyorum. Ama aynıanlayışı ben Musevi'den, Hristiyan'dan da beklerim. Onlar da benimpeygamberime aynı şekilde saygı duymak durumdadır'' dedi.
Farklı dinlere ve kültürlere mensup kişiler arasındaki diyalogeksikliğinin, ön yargılar ve husumetin en az güvenlik sorunları kadardünyayı tehdit ettiğine dikkati çeken Başbakan Erdoğan, tarihte birçoküzücü olayın bu tehlikeli potansiyelin günü geldiğinde en zararlısilahtan daha yıkıcı olabileceğinin örnekleri ile dolu olduğunu söyledi.
New York'ta 2001'de, 2003'de İstanbul'da, 2004'te Madrid'te,2005'te Londra'da, 2008'de Mumbai'de bu yıkımlara şahit olunduğunuifade eden Başbakan Erdoğan, ''Bu husumetin tahripkar rüzgarı, dünyanınbirçok bölgesinde esmeye devam ediyor'' dedi. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu rüzgar, dünyada sözde bir medeniyetler çatışması bulunduğunadair senaryoları da ne yazık ki güçlendiriyor. Son yıllarda sıkçarastladığımız bu yöndeki spekülasyonlar özellikle bu hatalı ve temelsizvarsayımı savunanlar, terörizmi, adını barıştan alan İslamiyet ileözdeşleştirecek kadar ileri götürebiliyorlar. Bu durum, İslamifobi'yiküreselleştirmeye çalışanlara malzeme sağlıyor.
Türkiye, kaynağı ve kökeni ne olursa olsun, terörün her türlüsünekarşıdır. Hiçbir dini inanç terörü haklı göstermeye alet edilemez. Bukonudaki görüşümüz ne kadar kesinse dini inanç ve kültür temelindeinsanlar arasında kategorik farklılıklar gözetilmesine ve böyleliklehusumet tohumlarının ekilmesine de aynı derecede karşıyız. Nitekim,çoğunluğu Müslüman olan bir nüfusa sahip çağdaş, demokratik, laik vesosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, medeniyetler çatışmasınısavunanlara en güzel yanıtı veriyor. Bu konuda öncü olmak sadece çağdaşsorumluluğumuzun, anlayışımızın değil hoşgörüyle yoğrulmuşgeleneklerimizin de gereğidir.''
Yunus Emre'nin, ''Yaradılanı severim, yaradandan ötürü'' sözüyle,Mevlana'nın ''Her ne olursan ol yine gel'' sözlerini anımsatan ve bununbütün insanlığa kucak açan bir felsefe ortaya koyduğuna işaret edenBaşbakan Erdoğan, ''Bizlere 1492 yılında inançları ve yaşamlarıarasında tercihte bulunmaya zorlanan Yahudi toplumuna kucak açtıran dabu insan sevgisidir'' dedi.
MEDENİYETLER İTTİFAKI GİRİŞİMİ
İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero ile Medeniyetlerİttifakı Girişimi'ni başlattıklarını anımsatan ve bu süreci anlatanErdoğan, şunları söyledi:
''Medeniyetler İttifakı'yla son yıllarda Müslüman ülkeler veBatılı toplumlar arasında görülen karşılıklı şüphe korku ve kutuplaşmaortamının çeşitli aşırı unsurlarca istismar edilmesinin önünü geçmeyihedefledik. Uluslararası istikrarı tehdit edebilecek dereceye yaklaşanbu durumun daha da kötüleşmesini ancak kapsamlı bir koalisyonunönleyebileceği anlayışından hareket ettik. Eğer biz barış ve kardeşliğisavunuyorsak, küresel barışı savunuyorsak böyle bir ittifakıoluşturmamız lazım. Kültürler arasında karşılıklı saygı yoluyla bueğilime karşı koymayı amaçladık...
İspanya ile ortak girişimimizi sürdürüyoruz. 15-16 Ocak 2008'deMedeniyetler İttifakı Birinci Yılı Kutlama Günü düzenledik. Şimdiikincisini 6-7 Nisan tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştireceğiz. Önyargılardan arınmak için Batı toplumlarının İslam alemini daha yakındantanımalarını nasıl bekliyorsak, İslam aleminin de Batı'yı daha yakındantanımasını istiyoruz. Bir yandan nüfusunun tamamına yakını Müslümanolan diğer yandan Batı değerlerini özümsemiş ve devletini bu değerlerüzerine kurmuş bir ülke olarak Türkiye, bu özgün konumunu en iyişekilde kullanmaya kararlıdır. Bu doğrultuda İslam dünyası ileilişkilerinde önemli bir işlev gören İKÖ'deki öncü kurumumuzdan etkinşekilde yararlanmaya devam ediyoruz. İKÖ, daha demokratik ve şeffaf birkurumsal hüviyet kazanmış durumda. Bu gibi evrensel, ideal değerlerinİslam dünyasında da daha geniş zemin bulmasına katkı sağlamaya devamedeceğiz.''
Başbakan Erdoğan, Batı toplumlarının da aynı işbirliğini vediyaloğa açık yaklaşımı artan şekilde benimsemelerini ümit ettiklerinidile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu noktada, bir hususun üzerine vurguda bulunmak istiyorum;ifade özgürlüğü ve serbest yayın hakkı gibi demokratik bazıözgürlüklerin arkasına sığınılması suretiyle İslam dünyasının hassasolduğu konuları art niyetle hoyratça ve rencide edici şekilde işlemeninkabul edilemeyeceği bilinmelidir. Hakkın kötüye kullanımı anlamınagelen bu yaklaşım, çağdaş hukuk anlayışı tarafından da himaye görmez.Demokratik özgürlükler ile başkalarının kültür ve inançlarına saygısınırları çok daha hassas bir şekilde gözetilmelidir. İslam aleminiiçeren bu sorumlulukta herkesin azami duyarlılığı göstermesinidiliyorum. Altını çizerek şunu söylüyorum; yaşadığımız bir süreç oldu.Ben Hz. Musa Aleyhisselama kendi peygamberim gibi iman ediyorum, saygıduyuyorum ve onu peygamber olarak görüyorum. Aynı şekilde Hz. İsaAleyhisselama kendi peygamberim gibi iman ediyor ve onu bir peygamberolarak biliyor ona aynı şekide saygı duruyorum. Ama aynı anlayışı benMusevi'den Hristiyan'dan da beklerim. Onlar da benim peygamberime aynışekilde saygı duymak durumdadır. İnanıyorum ki dünya o arzuladığıbarışı yakalayacaktır. Yani din temelinde, inanç temelinde insanlarbirbirine saldıramayacaktır. Bundan nasibini alan bir insanın kalkıp dabir başka insanı öldürmesi bana göre mümkün değildir, ama bundannasibini alamamış olan kalkıp da insan öldürebiliyor.''
TÜRKİYE'NİN AB'YE KATILIM SÜRECİ
Konuşmasında, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecine de değinen BaşbakanErdoğan, Türkiye'nin bu süreci kararlılıkla devam ettirdiğini belirtti.
Türkiye'nin önüne zaman zaman engeller çıkarıldığını, sürecinyavaşlatıldığını ancak Türkiye'nin reformları yaparak belirlediğitakvim çerçevesinde yoluna devam etiğini anlatan Başbakan Erdoğan,şöyle konuştu:
''Türkiye, halkı çoğunlukla Müslüman bir ülke olarak AB içindeyerini almak için yoğun gayret gösteriyor. Türkiye'nin bu çabası Avrupaiçindeki halklar kadar İslam ülkelerinin vatandaşları tarafından dayakından izleniyor. Zira, 'Batı ile Doğu'nun, İslam ile diğer dinlerinuzlaşamayacağı' tezi, medeniyetler çatışması tezi Türkiye'nin üyeliksürecinde geçerliliğini yitiriyor. Bunun hayati derecede önemliolduğunu her fırsatta vurguluyoruz. Küreselleşme çağında toplumlararasında görünmez duvarlar örmek artık imkansız hale gelmiştir. Batıile Doğu sağlıklı bir diyalog zeminine kavuşmak zorundadır. Bu zemini,bu fırsatı Türkiye'nin içinde bulunduğu bir gayretle en iyi şekildesağlayabileceğini AB üyeliğinin de bu zemini güçlendireceğineinanıyorum. Türkiye'nin üyeliğinin bu perspektifle de değerlendirilmesigerekir.''
ILIMLI İSLAM
Başbakan Erdoğan, son zamanlarda özellikle gündeme sokulmak istenen''Ilımlı İslam'' kavramını da değinmek istediğini belirterek, bununüzerinde durmak istediğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''O da şu; özellikle Türkiye üzerinde ılımlı İslam'ın temsilcisigibi yakıştırma yapıyorlar. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil.Türkiye, asla böyle bir düşünceyi veya böyle bir anlayışı temsil edenbir ülke değildir. Kaldı ki Müslüman'ın ılımlısı ılımsızı olmaz,Müslüman Müslüman'dır. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Şunu ifade edeyim; aşırılıklar her zaman tehlikelidir. Onu dasöyleyeyim. En hayırlı olan orta yolu kabullenmek ve orta yoldangidebilmektir. Biz, aşırılıklar hangi dinde olursa olsun, hangi inançtaolursa olsun, düşünce grubunda olursa olsun benim tavsiyem şudur; sakınaşırılıklara sapmayın. Orta yolu bulun. Ne varsa orta yolda var. Sevgi,barış, kardeşlik burada. Uçlara kayanlar hep batmıştır. Aşırılıklarakaymamayı tavsiye ediyorum.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Davos'ta ortaya koyduğu tavrın''insani'' olduğunu belirterek, ''Burada herhangi bir örgütünavukatlığını da yapmadık'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Oxford İslami Etütler Merkezi'nde,''Medeniyetler İttifakı ve Türkiye'nin Rolü'' konulu konferansta G-20Zirvesi için İngiltere bulunduğunu anımsatarak toplantıda finansalkrizin ele alındığını hatırlattı.
Bu tür toplantıların insanlığın krizden kurtulmasına vesileolmasını dileyen Erdoğan, daha sonra katılımcıların sorularınıyanıtladı.
İslami finans kuruluşlarının faaliyetlerinin küresel krizinçözümünde bir rolünün olup olmayacağı sorusunu yanıtlarken dünyadafaaliyet gösteren bu tür kuruluşların Türkiye'de de bulunduğunubelirten Erdoğan, ''Bu gittikçe rağbet gören bir bankacılık,İngiltere'de, ABD'de, bu sistem üzerinde bu bankacılık gittikçegelişiyor'' dedi.
Bu finans kuruluşlarının şirket yapısının da olduğunu ifade edenErdoğan, başarı ya da başarısızlığın yönetim kadrosuyla olacağınadikkati çekti.
Eğer yönetimler gerçekten başarılıysa, netice alınabileceğinivurgulayan Erdoğan, ''Bunlar sonuçta birer şirkettir. Başarılılar sonuçalıyor, başarısızlar batıyor'' diye konuştu.
Erdoğan, Hükümet'in AB'ye girme yönünde belirlediği bir tarihin olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtladı:
''Bir defa bugüne kadar AB'ye girmek isteyen ülkelerin hiç birisibelirledikleri tarihlerde AB'ye girememiştir, çok ilginçtir. İngiltere11 yıl AB'ye girmek için mücadele etmiştir, hep direkten dönmüştür.İngiltere 11 yıl beklediğine göre herhalde bizim biraz daha beklememizlazım. Bunun için bir takvim belirlemek zor. Sağolsun dışardakiler butakvimi belirliyorlar. Bazıları '2015-2016' diyor. Fakat biz dersimiziçalışıyoruz, şu andaki bütün fasıllar üzerinde yoğun bir şekildeçalışılıyor. Fakat benim üzüldüğüm bir şey var; adeta bu müzakeresürecini bir rutine bağladılar. Her dönemde iki fasıl açılıyor.Geçenlerde Sayın Barosso'ya söyledim. 'Bu bazen üç bazen bir olamazmıdır?' Yani niçin hep iki. O da gülmeye başladı. 'Bunun üzerinde dedurmak gerekir' dedim. Dönem Başkanı Çek Cumhuriyeti, onlara dasöyledim. İsveç'e de söyledim. Bunu bir değerlendirmek lazım. Öyle yadersimizi çalışıyoruz, bir kere de üç olsun. Çünkü 'bu rutin gidişdeğişsin' dedik. Hem hak veriyorlar, ama ikiden de fazla yapmıyorlar.Tabii iki de olsa biz yolumuza aynı kararlılıkla devam edeceğiz. Kaldıki süreci çalıştırıyoruz. Yani kurumları buna göre ülkemizdeçalıştırıyoruz. Çalışmalarımız kararlılıkla devam ediyor, bundan sonrada her alanda, siyasi, askeri, ekonomik, ticari alanlarda devamedecek.''
Erdoğan, bir katılımcının İngiltere'de yaşayan İslam toplulukönderlerinden olduğunu belirttiği Davut Abdullah'ın son dönemde ortayakoyduğu fikirleri sorması üzerine, kendisini tanımadığını belirterek,''Cehaletime verin tanımıyorum'' diye konuştu.
DAVOS
Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının ardından Davos'taİsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'le yaşananların hatırlatılması üzerinede şu değerlendirmeyi yaptı:
''Davos'ta sadece insani bir görevi yaptım. Çünkü bize yakışanoydu. Benzer bir olay Gürcistan'da oldu, orada da aynı görevimiziyaptık. Fakat burada gerçekten barbarca çocuklar, kadınlar, yaşlılar,savunmasız insanlara karşı yapılan böyle bir olayın, şüphesiz ki bununkarşısında sessiz kalmak bize yakışır bir olay değildi. Tabii alışılmışbir süreç vardı. Tüm bu olaylar karşısında sessiz kalan liderler...Bunun sessiz kalınarak geçiştirilmesi mümkün değildi. Orada sadece bazıistismarlara fırsat verecek ifadeler değildi onlar. Sadece bir görevbilinciyle yapılmış olandır ve burada herhangi bir örgütün avukatlığınıda yapmadık. Sadece Gazze'de öldürülen insanlar benim gözümünönündeydi. Plajda öldürülen yavrular gözümün önündeydi. Onların ölümünügörüp de buna karşı duyarsız kalmayı insani olarak tanımlamak mümkündeğildi ve şu anda bizim liderlerden beklediğimiz, bakın hala kapılaraçılmamıştır. Gıda gibi insani yardımlara müsaade ediyorlar. Hala oradainsanlar çadırların içinde kalıyorlar. Orta Doğu Dörtlüsü GuvernörlerKurulu toplantısı yapıldı. Biz diyoruz ki kapılar açılsın, alt yapınıntamirine yönelik yardımlar olsun istiyoruz, ama bakın hala cevap yok.Hala sistem çalışmıyor. Bu işin kararını alanlar, şu anda bu işintakipçisi durumunda da değiller. Hatırlattığınızda da oldu olacakdeniliyor.''
Türkiye'nin Kızılay tarafından çeşitli yardımları gönderdiğinianımsatan Erdoğan, kapılar açıldığı andan itibaren de alt yapıya dönükçalışmalar için Türkiye'nin destek vereceğini söyledi. Bu konuda bazıadımlar atacak başka ülkelerin de olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Benibir tanımım var; Gazze, Filistin, burası bir açık hapishanedir.Kapıların tamamı kapalı. Daha ilerisini söylememe gerek var mı? Arifolan zaten anlar'' dedi.
İsrail-Filistin ihtilafıyla ilgili bir başka soruyu yanıtlarken deErdoğan, Orta Doğu Dörtlüsü'nün sözcüsü konumundaki Tony Blair'inkendisine ''Hamas mevcut iktidar ile beraber masaya çağrılmadıkça busorunu çözmek zor'' dediğini kaydetti. Başbakan Erdoğan, bu sorunuönümüzdeki hafta Türkiye'ye gelecek olan ABD Başkanı Barack Obama'ylada ele almaya planladığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, bir başka soruyu yanıtlarken de devletin yurt dışınaeğitim amacıyla öğrenci gönderme şartlarıyla ilgili bilgiler verdi.
TERÖR
Erdoğan, ''PKK terörünün Avrupa'dan destek bulduğunu biliyoruz. Bukonuda Türkiye ne yapacak?'' sorusuna şu karşılığı verdi:
''Tabii beklediğiniz cevabı biliyorum, fakat bu noktada AB üyesiülkelerle çoğu zaman çatışıyoruz diyebiliriz. Zira PKK'yı terör örgütüolarak tanıyor bütün ülkeler. PKK'yı terör örgütü olarak tanıyorsanyaptırımlarını niçin ortaya koymuyorsun? Mesela terör örgütününliderlerinin nerede olduklarını biliyorlar, yakalıyorlar, güvenlikanlaşmalarımız var, 'teslim edin' diyoruz, teslim etmedikleri gibi birde bakıyoruz ki Erbil'den dağa gönderilmiş. Tabii bu bizim problemimiz,derdimiz. Biz sürekli olarak bu baskımızı kendilerine anlatarakyineliyoruz. G-20 Zirvesi'nde de bazı liderlere, sıkıntılarımız oldu,onları anlattım. Kendilerine bu konuyla ilgili düşüncelerimizi ısrarlavurguladım. Yalnız şu görünüyor son zamanlarda; terör örgütümensuplarına karşı bir alan daralması var. Bunu hissediyoruz.Teröristlere mali kaynak temini de aslında terörle mücadelede yasaktır,ama buna karşı sessiz kaldıklarını görüyoruz ve biz uyarılarımızıyaptık, yapıyoruz. Yazışmalar da oluyor. Tabii benim kısa zaman önce ABliderlerine bir mektubum oldu. Bu mektupta hassasiyetlerini istedik.''
Başbakan Erdoğan, tarımla ilgili bir soruyu yanıtlarken deTürkiye'nin GAP gibi projeleri hayata geçirmek için yoğun faaliyetgösterdiğini ifade etti.
Erdoğan'ın konferansını eşi Emine Erdoğan, Devlet Bakanı veBaşbakan Yardımcısı Nazım Ekren, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek,Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün oğlu Ahmet Gül ile çok sayıda katılımcıizledi.
Konuşmanın ardından pek çok katılımcı Başbakan Erdoğan ile hatıra fotoğraf çektirdi.
Güncel
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.