• Konya21 °C
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Bu bayram geleneği sadece Beyşehirde
07 Kasım 2011 Pazartesi 12:20

Bu bayram geleneği sadece Beyşehir'de

Gazi Üniversitesi, Türkiye'deki geleneksel bayram kutlamalarını araştırdı. Bayramlardaki özel kutlamalara yer verilen araştırmada Konya'nın Beyşehir ilçesindeki bir gelenek de bulunuyor.

Gazi Üniversitesi Türk Halk Bilimi Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin yaptığı ''Geleneksel Bayram Kutlamaları'' araştırması, geçmişten bugüne yaşatılan geleneklere ışık tutuyor.

Gazi Üniversitesi Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi (SOKÜM) Koordinatörü Mehmet Kösemek yaptığı açıklamada, Fen Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Bölümü lisans öğrencileri ile Prof. Dr. Öcal Oğuz tarafından yapılan araştırmanın, kaybolmaya yüz tutmuş kültürel mirasların envanterlerini çıkarmak için yapıldığını belirterek, ortaya çıkan sonuçları ''Türkiye'de Yaşayan Ramazan ve Kurban Bayramı Geleneksel Kutlamaları'' adıyla bir kitapta topladığını kaydetti.

Ramazan ve Kurban bayramlarındaki özel kutlamaların zengin kültürel mirasın yansıması olduğunu ifade eden Kösemek, ''Kitapta yer verilen kutlamalardaki geleneksel davranışlar, söylenen türkü, tekerleme ve maniler, kalıplaşmış sözler, oynanan oyunlar, sözlü kültürün kuşaktan kuşağa aktarılarak kendi doğal ortamında ne denli ilginç, zengin ve tarihten süzülüp gelen örneklerle yaşadığını göstermektedir'' dedi.

Burada yer alan her kutlamanın, halk bilimcilerin alan araştırmalarıyla belirlendiğini kaydeden Kösemek, verilerin kapsamlı araştırmalar sonucunda derlendiğini ifade etti. Kösemek, bayramlarda gerçekleştirilen kutlamaların dini veya mitolojik bir kökene dayandığını da dile getirerek, şöyle konuştu:

''Kutlamaların çoğunun halk arasında bilinen bir hikayesi var. Bu hikayede kutlamaların nedenleri de anlatılıyor. Kandiller ve dini bayramlara hazırlık aşamaları ile bayram sonrasına kadar geçen süre içinde gerçekleştirilen bu geleneksel kutlamaların adları, kültürel ve sanatsal yönleri veya içerikleri birbirinden farklı olsa da, mutluluğu paylaşma, yakınlarının mezarlarını ile hastaları ziyaret etme, tanışma ve kaynaşma, dostluk, komşuluk ve akrabalık bağlarını pekiştirme gibi önemli işlevlere sahip olduğunu gördük.

Örneğin ramazan günlerinde veya bayramlarda küçük çocukların yaptığı kutlamalar onların sosyalleşmesi, grup davranışlarını benimsemeleri ve gelecekte toplumun kültür ve değerlerine sahip çıkmaları bakımından önemli bir basamak oluşturmakta.''

Türkiye genelindeki bayram kutlamalarına yer verilen araştırmada farklı yörelerde yaşatılan gelenekler şöyle sıralanıyor:

-Pişi (Konya-Beyşehir)

Ramazan ve Kurban bayramlarından 2-3 gün önce çocuklara bayramlıkları alınır, arife gecesi bu bayramlıkları giyen çocuklar arife suyu adı verilen, pişi yapımında kullanılacak suyu doldurmak için çeşmeye giderler.

Çocukların doldurup getirdiği arife suyu ile pişi hamuru yoğrulur. Çocuklar da bayramda pişilerini takacakları şişlerini yıkayıp temizlerler. Pişilerini takacakları şişler iğde ağacından yapılır ve uçları sivridir.

Bayram sabahı erkekler namazdan çıktıktan sonra çocuklar da sokakta toplanıp kendi aralarında grup oluştururlar. Daha sonra çocuklar oluşturdukları grupla beraber ev ev dolaşıp ''pişi tak'' diye bağırarak pişilerini toplarlar.

-Bayram Yeri Geleneği (Kocaeli-Kandıra)

Bayram günü köy meydanına toplanan gençler hem kendi aralarında hem de diğer komşu köylerden gelen arkadaşları ile bayramlaşırlar ve çeşitli oyunlar oynar. Bayramlaşma ve hoş vakit geçirip eğlenme amaçlı oynanan oyunlar bir anlamda genç kızların görücüye çıktığı yer olarak da kabul edilmelidir.

Genç kızlar ve erkekler hep bir arada oyun oynar, birlikte eğlenir. Oyunlar oynamanın yanında, kol kola girip şarkılar söyler, evlere ziyarete giderek beraber yemek yerler.

Bayram yeri geleneğinin uygulandığı köylerde oynanan oyunlar, tavşan kaç tazı tut, salıncağa binme, şık şık ve çarçap oyunudur.

-Ziyaret Geleneği (Kastamonu-İhsangazi)

Ramazan ve Kurban bayramlarının arife günü ikindi namazında yöredeki köyün bütün erkekleri camide toplanır. Namazdan çıkan erkekler topluca köyün mezarlığına gider ve öncelikle Fakir Dede Türbesi'nde dua ederek, yakın akraba ve tanıdıklarının mezarlarını ziyaret eder.

Kadınlar mezarlığa gelmez çünkü yemek yapmakla meşgullerdir. Mezarlıkta dualarını eden köylüler evlerine dağılır ve akşam köy odasında toplanırlar. Kadınların hazırladıkları yemekleri köy odasına getiren köylüler, akşam namazını köy odasında kıldıktan sonra yemeğe başlarlar.

Genelde her evden bir kişi yemeğe katılır ve o kişi de evin büyüğüdür. Yemekten sonra sohbet edip daha sonra evlerine dağılırlar. Köyde üç mahalle vardır ve bayramın birinci günü öğleden önce, öğleden sonra ve ikinci günü olmak üzere yemekli bayramlaşma uygulamasını mahallelerde sırasıyla devam ettirirler.

-Abdal Musa Lokması (Malatya-Arguvan)

Arguvan'ın Çakmak köyünde yaşayanların büyük bir kısmının yıllar önce İstanbul'a göç etmesiyle ortaya çıkan bir gelenektir. Bu göç ile beraber geleneklerini, birlik ve beraberliklerini sağlamak isteyen İstanbul'daki Çakmak köylüleri, kendilerine bir dernek kurmuşlar. Bu dernekte her yıl Kurban Bayramı'nın üçüncü gününde ''Abdal Musa Lokması'' adıyla biraraya gelerek, bayramlaşmaktadırlar.

Bu gelenek için İstanbul'da yaşayan köy halkından hane başına belirli bir miktar para toplanır. Toplanan bu para derneğin giderlerini karşılarken aynı zamanda da bu parayla kurbanlık ve diğer malzemeler alınır. Kurban Bayramı'nın üçüncü günü bir grup sabah erkenden derneğe giderek hazırlıklara başlar.

Hazırlıkların bitmesine doğru yani öğlen saatlerinde köylüler yavaş yavaş derneğe gelmeye başlarlar. Köy halkı ilk önce birbirlerinin bayramlarını kutlar. Daha sonra lokmalar dağıtılmaya başlanır. Herkes lokmasını yer ve ayranını içer, çeşitli konuşmalar yapılır, köylüler ve gençler arasında tanışma ve kaynaşma sağlanır. Lokmalar bittikten sonra çaylar içilir. Akşama kadar süren eğlenceler ile beraber köyünden uzakta olan insanların dayanışması sağlanmış olur.

-Amin Bağırma Geleneği (Çankırı-Orta)

Köyde bayram sabahı ezanla birlikte erkenden kalkılır ve erkekler bayram namazına giderken, çocuklar bayramlıklarını giyip büyüklerinin camiden çıkmasını bekler.

Köyün erkekleri camiden çıktıktan sonra birbirleriyle bayramlaşır. Bayramlıklarını giyen çocuklar ''amin'' geleneğini gerçekleştirmek için büyükler camiden çıkmadan, caminin önüne tek sıra halinde dizilirler. Köyün erkekleri de yanlarında getirdikleri şekerleri çocukların torbalarına teker teker koyup onları sevindirir.

Şekerleri alan çocuklar evlerine dağılır. Camiden çıkan erkekler toplu halde mezarlık ziyaretine gider. Mezarlıkta dualar edilir, tekrar camiye gelinir ve oradan da evlere geçilir.

-Aşure Geleneği (Aydın-Karacasu)

Aydın'ın Karacasu ilçesinde Ramazan ve Kurban bayramlarında aşure dağıtma geleneği gerçekleştirilmektedir. Kurban Bayramı'nda kurban kesen herkes aşure dağıtmaktadır.

Maddi durumu iyi olan bir aile tarafından aşure hazırlıkları başlar ve akşamdan su kaynatılır. Yakın komşular da yardıma gelir ve her evden bir malzeme toplanır. Aşurenin içinde en az yedi çeşit malzeme olması gerekir. Bir araya gelen komşular aşure hazırlarken dua da eder. Tencereye her malzeme konuluşunda ağızlardan dualar, maniler dökülür.

Aşure piştikten sonra tabaklara koyulup üzerine ceviz ve susam serpilerek servise hazır duruma getirilir. Aşureye daldırılan ilk kaşığa bakla gelirse o senenin bereketli geçeceğine inanılır. İlk önce yaşlıların tattığı aşure sofrasına diğer kişiler de ''siz de buyurun'' denilerek davet edilir.

Aşure hep birlikte yenilmeye başlanır. Yakın komşulara tabaklarla götürülürken daha uzaktaki evlere ise kovalara doldurularak kepçelerle ikram edilir. Kapı kapı dolaşan aşure dağıtıcısı komşular manilerle aşureyi komşularına ikram eder.

-Bayram Çıkarma Geleneği (Kastamonu-Taşköprü)

Kızılcaören köyü, Ramazan ve Kurban bayramlarında çevre köylerden gelen misafirlerle dolar. Bayram namazından çıkan cemaat cami avlusunda halka olur ve herkes birbiriyle bayramlaşır. Çevre köylerden bayram namazına gelenleri, Kızılcaören köylüleri ikişer, üçer kişilik gruplarla kendi evlerine götürür. Çevre köyden gelen insanlarla birlikte kahvaltı yaparlar.

Öğle namazına gidilirken, evde kadınların hazırladığı yemekler cami avlusuna götürülür. Bu yemekler arasında en yaygın olan kavurmadır. Bütün köylü o avluya toplanır, çevre köylerden gelen misafirlerle birlikte yemekler yenir, salıncaklar tahterevalliler kurulur, eğlenilip hoşça vakit geçirilir. Daha sonra misafirler kendi köylerine gider ve köy halkı da evlerine dağılır.

-Bayram Konatı Geleneği (Bartın)

Konat, üzerinde çeşitli yemekler bulunan sininin adıdır.

Bayram günü, bayram namazı kılındıktan sonra cami hoparlöründen konat yapılacağı köy halkına duyurulur. Bayram namazını kıldıktan sonra eve giden köyün erkekleri, eşlerine konat yapılacağını ve konat götürme saatini söyler.

Her hanede kadınlar belirlenen saate kadar çeşitli yemekler hazırlarlar ve konat sinisine koyarlar. Konatlar, soğuk ve yağışlı havalarda konat yeni olarak bilinen köyün camisinin misafirhanesine veya havanın iyi oyması durumunda belirlenen yeni yere götürülür. Konat yemekleri genelde yöreye özgü yemeklerdir. Ayrıca hazırlayan ailenin maddi durumuna göre değişiklikler arz edebilir.

Hazırlanan bu yemekler, öğle namazının kılınmasından sonra hep birlikte yenir. Konat yapılmayan köylerin halkı, konat yapılan köylere giderler. Böylece, konat geleneği adı altında o köydeki hısım akrabasını ziyaret edip, bayramlaşırlar. Konat bittikten sonra sohbet başlar, sohbetin ardından konat olan başka köylere gidilir. Bu gelenek sayesinde yöre köylerinin tamamı birbiriyle bayramlaşmış olur.

-Bayram Pişmaniyesi (Mersin-Erdemli)

Ülke genelinde, özellikle Kurban Bayramı'nda her evin, gelen misafirlere ikram etmek üzere tatlı hazırlaması bilinen bir uygulamadır. Bu tatlılar genel olarak benzerlik arz eder ve baklava en çok tercih edilen tatlı çeşididir.

Erdemli halkı ise bayramda gelen misafirlerine pişmaniye ikram eder. Pişmaniye ikram etmelerinin temelinde zahmetli işlerin altından birlik içinde kalkmış olma sembolü etkilidir. Zira pişmaniyenin malzemeleri yağ, un, şeker her evin kolaylıkla bulabildiği temel gıda maddeleridir.

Ramazan ve Kurban bayramlarının arife günü toplanan akrabalar, hep birlikte pişmaniye yapımında emek sarf ederler. Arife günü hazırlanan pişmaniyelerin bir kısmı o akşam hep birlikte yenir, kalanı ise ertesi gün bayramlaşma için gelen misafirlere ikram edilir.

-Bayram Sofrası (Tokat-Erbaa)

Cami avlusunda bayram sofrası kurma geleneği, yakın köyler içerisinde sadece bu köyde cami bulunmasından dolayı diğer köylerdeki insanların bayram namazı kılmak için bu camiye gelmeleri üzerine başlamıştır.

Köyler arasında ulaşımın uzun sürmesi sebebiyle bayram namazından çıkan diğer köylerin halkına Çevresu köylüleri tarafından bayram sofrası kurulmaktadır. Bayram sabahı erken kalkan köyün hanımları, börekler, yöresel çorbalar, helvalar yapar. Bayram sofralarında genellikle melemen, pancar pekmezi, üzüm pekmezi, kabak tatlısı, reçeller, peynirler ve kızartma çeşitleri yer alır.

Cami avlusuna gidecek tepsiler hazırlanır, çaylar demlenir. Bayram namazının hemen arkasından camiden çıkanlar, evlerine gitmeyerek bahçede düzenli bir şekilde sıra olur. Camiden en son çıkanlar ilk çıkanların bayramını kutlayarak sıraya geçerler. Böylece herkes birbirinin bayramını kutlar. Daha sonra da camiye gelen ailelerden birer kişi evlerine koşar ve hanımlar tarafından hazırlanan tepsileri camiye götürür.

Hazırlanan bu sofralar cami bahçesinde yenilmesine rağmen hava şartlarından dolayı bazı bayramlarda sofralar caminin içine de kurulabilmektedir.

-Bayram Şenliği (Rize-Hemşin)

Hemşin'de akrabalar ailenin büyüğünün evinde toplanır ve o evi bayram şenliğine hazırlar. Salıncaklar kurulur, yenilecek ve misafirlere ikram edilecek yemekler ve tatlılar yapılır. Çocuklar bayramlık elbiselerini yataklarının baş uçlarına koyar. Sabah erkenden kalkan çocuklar büyüklerinin namazdan çıkmasıyla mahalleyi ve köyü gezerek herkesle bayramlaşır karşılığında şeker veya harçlık alırlar.

Çocuklar bayramlaşmayı bitirdikten sonra hazırlık yapılan eve gelip toplanır ve çeşitli oyunlar oynarlar. Köy meydanında ise şenlik havasında bir başka bayram eğlenceleri yapılmaktadır. Şenlik yapılacak alanda uçurum kenarına salıncaklar kurulur, erkek ve kızlar yöresel kıyafetlerini giyerler, tulumlar şişirilip çalınır, yaşlı kadınlar karşılıklı geçip türküler söyleyip atışırlar.

Bu şenliklerin bir başka özelliği de gençlerin birbirlerini beğenme yerleri olmasıdır. Genç erkekler kızlara, kızlar da erkeklere kendilerini beğendirmeye çalışır. Bazen de kadınlar oğulları için kız beğenirler.

Köy meydanında yapılan bayram eğlenceleri tam bir şenlik havası içinde geçer. Tulumun şişirilmesiyle horon tepilir, herkes evinde yaptığı yöreye has yemeklerini getirir ve hep beraber yerler.

-Bayram Yeri (Kocaeli-Kandıra)

Kocaeli'nin Kandıra ilçesine bağlı birçok köydeki Ramazan ve Kurban bayramlarında, çeşitli eğlence ve oyunlar yaşatılır.

Bayram günü, köy meydanına toplanan gençler hem kendi aralarında hem de diğer komşu köylerden gelen arkadaşları ile bayramlaşırlar ve çeşitli oyunlar oynarlar. Bayramlaşma ve hoş vakit geçirip eğlenme amaçlı oynanan oyunlar bir anlamda genç kızların görücüye çıktığı yer olarak da kabul edilir.

Genç kızlar ve erkekler hep bir arada oyunlar oynarlar, birlikte eğlenirler. Oyunlar oynamanın yanında, kol kola girip şarkılar söylerler, evlere ziyarete gidip beraber yemek yerler. Bayram Yeri geleneğinin uygulandığı köylerde oynanan oyunlar, tavşan kaç tazı tut, salıncağa binme, şık şık oyunu ve çarçap oyunudur. Bu oyunlar sayesinde genç kızlar ve erkekler birbirlerini tanırlar, sosyalleşirler ve ileriye dönük kararlar alırlar, hayatlarını birleştirecekleri eşlerini seçerler.

-Buhur Yakma (Muğla-Ortaca)

Muğla'nın Ortaca ilçesine bağlı Yeşilyurt köyünde her yıl Kurban ve Ramazan bayramının arife gününde ''Buhur Yakma'' geleneği gerçekleştirilmektedir.

Muğla'da yetişen günlük (sığla) ağacının kurumuş kabuklarına buhur denmektedir. Arife gününde akşam saatlerine doğru yakılan odunlar köz haline geldikten sonra tepsiye alınır. Közün üzerine kurumuş buhurlar konulur ve bir Fatiha, üç İhlas suresi okunarak buhur yakma geleneği gerçekleştirilir.

Buhur tütsü haline gelip, koku çıkarmaya başladıktan sonra bu kokunun ölülerin ruhuna gideceğine ve ruhların huzura kavuşacağına inanılır.

-Çoban Baba (Kütahya-Soğukçeşme)

Soğukçeşme köyünde var olan kurban geleneği, Kütahya-Eskişehir yolu üzerindeki Ilıca Erenler bölgesinde yer alan Çoban Baba Türbesi'nde gerçekleştirilmektedir. Çoban Baba Türbesi'nin yöre halkı için ayrı bir önemi bulunmaktadır.

Bu türbe yörede yaşayanlar tarafından kutsal kabul edilmektedir. etrafındaki ağaçlar kesilmez, orada hayvan otlatılmaz ve av yapılmaz. Bu kutsallığa bağlı olarak gelişen geleneklerden biri de kurban kesmektir. Her yıl türbe etrafında kurban kesilir, namaz kılınır, aşure dağıtılır. Oğlu askere gidip sağ salim dönenler, sınava girip başarılı olanlar, hastalıktan kurtulanlar, çocuğu olanlar adak kurbanı keser.

Bunun dışında Kurban Bayramı'nda ise kurbanlar Çoban Baba Türbesi etrafında kesilmektedir. Kurban etinin bir kısmı, orada pişirilir ve kurban kesmeyenlere dağıtılır.

-Çocuk Sevindirme (Elazığ-Maden)

Elazığ'ın Maden ilçesinde Ramazan ve Kurban bayramının arife günlerinde mezarlık ziyareti ile birlikte hazırlanan şekerlemeler çocuklara dağıtılır.

Geceden hazırlanan çörekler ve erkekler tarafından önceden alınmış olan şekerlemelerle birlikte arife sabahı mezarlığa gidilir. Mezarın başında dualar okunduktan sonra getirilen çörek ve şekerler mezarların başına konur. Büyükler gittikten sonra gelen çocuklar şekerleri alır.

Bırakılan şekerlerin dışında çocuklara mezarlık dışında da şekerler dağıtılır. Mezarlıkta bayramlaşma da gerçekleştirildikten sonra herkes kendi dost ve akrabasını ziyaret eder, aile büyüklerinin yanına gider. Aileler getirdikleri şekerleri mezarların başına koyarak ölen kişilerin ruhlarının sevineceğine, çocukların bu şekerleri yemesiyle de ruhların sevap kazanacağına inanır.

-Dede-Salıncak Kurma (Denizli-Çardak)

Bayramın ikinci ve üçüncü günleri genellikle öğle namazından sonra köyün gençleri tarafından ''Dede'' denilen yaşlı ağaca salıncak kurulur.

Dede ağacı köylü için çok kutsaldır ve ağacın kırılıp düşen dalları bile yakılmamaktadır, yakılması halinde bir musibetin baş göstereceğine inanılmaktadır.

Geleneğe çocukları sevindirmek amacıyla çikolata ve gofret dağıtılarak başlanır. Salıncağa binen kişi asla kendi sallanmaz. Dört kişi iki ipi ayrı ayrı tutar ve bu ipleri binen kişiye çarparak sallar. Sallayanların güçlü, kuvvetli ve erkek olmasına dikkat edilir. Fakat sallama işini iyi bilen kadınlar varsa onlar da sallayabilir. Bu arada mani türkü bilen kişiler de eğlenceye renk katarlar. Sallanan kişi korkmaz ise daha hızlı sallanarak korkması sağlanır.

-Ebebiş (Ankara-Kızılcahamam)

Kurban veya Ramazan bayramlarında, bayram günü sabahı, bayram namazından önce veya sonra çocuklar kendi aralarında gruplar oluşturur. Grubun idarecisi olacak olan bir ebe seçilir. Ebe grubun ziyaret edeceği evleri belirler.

Ebe önderliğinde bayram namazından önce veya sonra çocuklar bütün mahalleyi kapı kapı dolaşırlar. Büyüklerin ellerinden öpüp, karşılığında yemiş, şeker veya harçlık alırlar. Topladıkları bu yemiş, şeker veya paralara ''ebebiş'' denir.

Çocuklar bayramlaşma için kapısını çaldıkları evin önünde ''ebebiş ebebiş, vermeyen çürük diş'' tekerlemesini söylerler.

-Gelin Çöreği (Tokat)

Gelin Çöreği, arife günü gelinlik kıza erkek evi tarafından hediye götürme geleneğidir.

Ramazan bayramı arifesinde, damat tarafı Gelin Çöreği hazırlatır. Gelin Çöreğini özel olarak hazırlayan fırınlar vardır. Hazırlanan Gelin Çöreği eskiden faytonlarla ve davul zurna eşliğinde kız tarafına götürürlerken şimdi ise arabayla götürmektedir.

Ramazan bayramının arifesi günü götürülen Gelin Çöreği, kız tarafına kuru üzüm, leblebi, fındık, şeker gibi çeşitli yiyeceklerle ikram edilir. Kız tarafının erkek tarafını buyur etmesiyle hep beraber Gelin Çöreği ve yiyecekler yenir, yine hep birlikte eğlenilir.

Bayramın ikinci günü ise gelin tarafı sarma, keşkek gibi düğün yemekler yaparak damat tarafını Gelin Çöreğini yemeye davet eder. Damat tarafı yine hediyelerle gelir ve birlikte yemekleri yiyip eğlenirler.

-Helesa (Sinop)

Helesa, Sinop iline özgü bir bayram ritüeli olup, ortaya çıkışı konusunda yaygın bir efsane anlatılmaktadır.

Efsaneye göre, kış mevsimlerinde Karadeniz'de yelken açan gemiler sığınacak üç liman bulurlarmış. Bu limanlar, Temmuz, Ağustos ve Sinopmuş. Fakat Temmuz ve Ağustos limanları fırtınalı zamanlarda dalgaları engelleyemedikleri için gemiler Sinop limanına yanaşırmış.

Böyle fırtınalı günlerin birinde bir gemi Sinop limanına yanaşır. Haftalarca limanda kalır ve gemicilerin kumanyaları biter. Gemiciler de karaya çıkıp insanlardan yiyecek dilenmek istemezler. Geminin kaptanının aklına bir fikir gelir ve eline feneri alıp ev ev mani söyleyerek dolaşır ve yiyecek içecek toplar.

Bugünden sonra bu uygulama Sinop;ta gelenek hâlini alır ve her Ramazan ayının on beşinden başlayarak her akşam Helesa;ya çıkılır. Yörenin gençleri, fenerlerle, mumlarla süsledikleri kayıklarıyla kıyıya çıkarlar. Akşam iftardan sonra bu kayıkları dörder beşer kişi omuzlarına alıp mahalleye gelir. Kayığı her evden görülecek şekilde açık bir alana koyarlar ve her evin kapısının önünde Helesa manisinden parçalar söyleyerek bahşiş toplarlar. Evlerden Helesacılara bahşişler atılır ve bu bahşişler bir mendilin içine koyulup, düştüğü yer görülsün diye mendilin ucu yakılır.

Bugünlerde toplanan bahşişler ise bir hayır kurumuna bağışlanır. Helesa geleneği uygulaması tam bir şenlik havasında geçer ve halen Sinop'ta bütün canlılığıyla yaşatılmaktadır.

-Kahke (Gaziantep)

Geleneğe adını veren ''kahke'', un, yağ ve su ile yapılan bir yiyecektir. Serin fırın tekniği denilen kısık ateşte uzun süre pişirmek suretiyle hazırlanır. Bunun nedeni ise kahkelerin erkenden soğumalarını önlemektir. Kahkeler, Ramazan Bayramının arifesinde yapılır, evlerde hazır edilir ve bayram günü eve gelen misafirlere ikram edilir.

Yöre çocukları, kapı kapı dolaşarak, büyüklerin ellerini öper, kapısını çaldıkları evin durumuna göre, bazen para, bazen şeker, sıklıkla da kahke ile sevindirilirler. Çocuklar, kahke toplamak için bazen ağaçtan yapılmış çubuk, bazen de plastik torbalar kullanır.

-Kızlar Bayramı (Zonguldak-Alaplı)

''Kızlar bayramı'' Zonguldak'ın Alaplı beldesinde gençlik bayramı olarak da adlandırılan, Ramazan ve Kurban bayramlarının son gününde kutlanan bir gelenektir. Bu bayram sayesinde gençler birbirleriyle tanışır, evlenip yuva kurarlar.

Köyler arasında yapılan ziyaretler ve bayramın değişik günleri sırayla üç dört köyün birleşerek aynı köye gitmesi ile ortaya çıkan bir gelenektir. Diğer köylerden gelen misafirler ev ev dolaşarak bayram ziyaretinde bulunur, bu bayramlaşma Kurban Bayramı'nın ilk üç günü devam eder. Dördüncü günü oluşan boşlukta ve Ramazan Bayramı'nın son gününün ertesi günü Kızlar Bayramı adı verilen kutlamalar yapılır.

Hükümet Caddesi'nde sabahın erken saatlerinde toplanan kalabalık içinde genç kız ve erkekler birbirlerini beğenirken, uzun zamandır görüşmeyen akrabalar da birbirleri ile hasret giderir. Köylerden gelen kızlar ve erkekler yöresel kıyafetlerini giyerler. Toplanan gençler, ''Kaptaşın altı bayır, Yanıyom cayır cayır, Ana beni eversene, Hem sevap işlersin hem de hayır'' manisini söylerler.

-Kurban (Ordu-Ünye)

Ordu'nun Ünye ilçesinde bayramın birinci günü bayram namazından sonra köylü caminin önünde toplanır. Cami imamı tarafından orada bulunan kalabalığa hitaben Kuran'ı Kerim okunur. Kuran'ı Kerim okunduktan sonra cami imamıyla birlikte hep bir ağızdan tekbir getirilerek herkes evine döner ve kurbanlar kesilir.

Kurbanlar kesildikten sonra etler parçalanır, her evden birer parça et alınır ve cami önünde bir aşçı tarafından pişirilir. Aşçıya her evden bir kadın yardımcı olur. Herkesin bir arada olması sebebiyle şenlik havasında hazırlanan yemekler yendikten sonra cami imamıyla birlikte köy mezarlığına gidilir. Mezarlık ziyaretinin ardından köydeki yaşlı ve kimsesizlere bayram ziyaretinde bulunulur.

-Memecim Giliği Geleneği (Sivas)

Memecim, yöreye özgü küçük, yağsız simittir. Arife günü fırıncılar ekmeği, simit şeklinde yaparlar ve buna ''gilik'' denir. Yaklaşık 7 santimetre çapında, susamsız, kuru, sert ve tuzsuzdur. Bu memecim gilikleri fırından satın alınabildiği gibi evlerde de yapılır.

Arife sabahı, bayramlık elbiselerini giyen çocuklar ellerine birer sopa alırlar ve konu komşuyu, mahalleyi gezmeye başlarlar. Vardıkları kapının önünde, ''Memecimin havası, madelerin tavası, gökten rahmet, yerden bereket, amin amin bir gilik'' manisini söyleyerek ev sahibinden gilik isterler.

Bu sözleri duyan ev sahibi, önceden hazır ettiği giliklerden çocukların sopalarına takar. Eğer gilik yoksa para, şeker, leblebi gibi yiyecekler verir. Çocuklar aldıkları hediyenin karşılığında ev sahibine dualar ederek ayrılırlar.

-Yağ Kokutma (Muğla-Ortaca-Yeşilyurt)

Muğla'nın Ortaca ilçesine bağlı Yeşilyurt köyünde her yıl Kurban ve Ramazan Bayramının arife gününde ''yağ kokutma'' ve ''buhur yakma'' gelenekleri gerçekleştirilmektedir. Yağ kokutma geleneğinin amacı, inek sütünden üretilen yağ ile börek ve çörek açmak, yağda lokma kızartmak, ana malzemesi süt ve mısır olan çildirme (akıtma) denilen hamur işi yiyecekleri yaparak, üretilen yağın kokusunu etrafa yaymaktır.

Bu yiyeceklerin kokusunun alınması ile bayramın gelişi müjdelenmektedir. Ayrıca yoğrulan hamurların içine karacaotu (çörek otu) ilave edilerek kötülüklerin ve nazarın uzaklaştırılacağına inanılır.

Yağ kokutma geleneği, ölen yakınların hayrına yapılmaktadır. Bu nedenle yapılan hamur işleri komşulara dağıtılır.

-Ziyrat Yeri Toplantısı (Kastamonu-Araç)

Ramazan ve Kurban bayramının birinci günü bayram namazı kılındıktan sonra, akşamdan hazırlanan helva ve ekmekler alınarak bütün köylü mezarlığa gider.

Topluca yapılan bu mezar ziyaretinin ardından mezarlığın en yüksek noktasında yer alan eski, yosunlaşmış, rengi siyaha dönmüş, taştan, tek parça halinde olan ve kime ait olduğu bilinmeyen mezarın başına gidilir.

İmam mezarın başında ayakta dua etmeye başlar, köylüler ise bu mezarın başında geniş bir halka oluşturacak şekilde dizilerek duaya katılırlar. Bu esnada köyün gençleri yere serilen sofraların üzerinde, halkın getirdiği helvaları ekmeklerin arasına koyarlar, duadan sonra beraberce yerler.

''Ziyrat'' adı verilen mezarlığın en yüksek yerinde yer alan bu mezarın, köye ilk yerleşenlerden birine ait olduğuna inanılmakta, köyde yaşayanlar tarafından saygı duyulmakta, her bayram ziyaret edilmektedir. 
 
AA
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Senin Şehrin, Senin Siten
Tüm Hakları Saklıdır © 2013-2015 Haber Konya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 332 351 66 50 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA