• Konya16 °C
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Ateşi asker yaktı, siviller odun taşıdı
28 Şubat 2012 Salı 10:05

Ateşi asker yaktı, siviller odun taşıdı

28 Şubat sürecinde, askerî vesayetin taşları, 'toplum mühendisliğinin' en sinsi yöntem ve araçlarıyla döşendi.
Bugün kodları çözülen psikolojik harp taktiklerinin akla gelmedik her türlüsü uygulandı. Süreci asker yönetti ama sivil bürokrasi, yargı, sermaye, medya, sivil toplum örgütleri ve üniversite vesayete odun taşıdı. Siyasiler ve sivil aktörler kullanıldı. Tanklar yürütüldü, 'gerekirse silah kullanırız' tehdidi savruldu. Neticede milletin oylarıyla iktidara gelen hükümet yıkıldı, partiler kapatıldı; yığınlar fişlendi. Nitekim, "1000 yıl sürecek" denilen süreç, aradan geçen 15 yılda ters tepti. Türkiye, şimdi ülkeye darbe vuranları yargı karşısına çıkarma sürecini yaşıyor.
 
Türk siyaset tarihine postmodern darbe olarak geçen 28 Şubat süreci, yediden yetmişe herkesin hayatında derin izler bıraktı. Siyaset kurumu, demokrasi ve toplumun 'mütedeyyin' denilen dindar kesimleri hedef alındı. Siyasete en sert darbelerden biri vuruldu. Demokrasi, tedavisi uzun süren yaralar aldı. Topluma, travma yaşatıldı.
 
Milli Görüş iktidar oldu, kaşlar çatıldı
 
Türkiye dönüm noktası olan 28 Şubat süreci, aslında 12 Eylül darbesinden sonra kendini hissettiren siyasal ve toplumsal dinamikleri ezmeye dönük bir girişimdi. 24 Aralık 1995 genel seçimlerinden çıkan tablo sadece hızlandırdı. Bu seçimlerde, kurulu düzenin korktuğu oldu. Tehlike görülen Milli Görüş'ün siyasi organizasyonu Refah Partisi (RP) sandıktan birinci çıktı. Asker başta bütün aktörler, bu parti öncülüğünde bir hükümet kurulmasını istemiyordu. DYP ve ANAP'a "Hoca'yı başbakan yapmayın" baskısı uygulandı. Bizzat dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı devreye girdi. Ancak ANAP-DYP koalisyonu deneyimi kısa sürünce, 28 Haziran 1996'da RP lideri Necmettin Erbakan başbakanlığında Refahyol koalisyonu kuruldu.
 
İlk uyarı, Erbakan'a Genelkurmay'da verilen brifingde geldi. Başbakan'a uzun uzadıya 'irtica' anlatıldı. Ağustos Yüksek Askeri Şurası'nda ise sürtüşme yaşandı. Askerin bastırmasıyla, hükümet ihraçlara onay verdi. Sonraki şuralarda da çok sayıda subay-astsubay ordudan atıldı.
 
'Silahsız kuvvetler' devrede
 
Erbakan'ın, Mısır, Libya ve Nijerya turu fırtına kopardı. Kaddafi'nin sözleri Türkiye'ye bomba gibi düştü. Asker değil hükümet ortağı DYP de rahatsız olmuştu. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise laiklik mesajlarını artırdı. Bu arada, RP'li sözcülerin Susurluk'la ilgili sözleri, bir anda hükümeti 'bir dakika karanlık eyleminin' hedefi yaptı. 'Bir üst düzey askere' dayandırılan manşetler art arda geldi. En anlamlısı, sonradan Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'ya ait olduğu açıklanan "Bu sefer silahsız kuvvetler halletsin." ifadeleriydi. Türk-İş, TOBB, DİSK, TESK ve TİSK hemen harekete geçti. 5'li, silahların gölgesinde, hükümete karşı sözde sivil hareket başlattı. 'Şeriata Karşı Kadın' yürüyüşleri organize edildi.
 
Tam bu sırada RP'lilerin yıllar önceki konuşmaları tozlu raflardan indirildi. Şevki Yılmaz'ı bir anda ülke tanıdı. Cuma namazları sonrası, sarıklı-cübbeli gösteriler gündeme oturdu birden. Aczmendiler, kendilerine özgü kıyafet ve asalarıyla Ankara sokaklarında boy göstermeye başladı. Müslüm Gündüz-Fadime Şahin, ardından Ali Kalkancı-Emire Kalkancı vakası patlak verdi. Medyanın da katkılarıyla, din, bu aktörlerle mahkum edilmek isteniyordu. Kamuoyunda 'Sisi' olarak bilinen Seyhan Soylu, JİTEM'le ilişkisi ve bu hadiseleri nasıl organize ettiklerini itiraf ettiğinde iş işten geçmişti.
 
İlk brifing Cumhurbaşkanı Demirel'e
 
Kamuoyu tava gelince, MGK toplantılarının malzemeleri hazırdı. Genelkurmay'da 11 Ocak'ta ilk brifing verildi. Asker, Demirel'e "Tehlikeyi bertaraf etmek için her yola başvuracağını" açıkça söyledi. Resmi ağızlar sonradan 28 Şubat sürecinin bu brifingle başladığını açıklayacaktı. Erbakan'ın bazı dini grupların liderlerinin de katıldığı Başbakanlık Konutu'ndaki iftar yemeği tam da bunun üzerine geldi. RP'li Sincan Belediyesi'nin Kudüs Gecesi, gündeme bomba gibi düştü. İran büyükelçisinin de katıldığı gece, gazetelerde 'Şeriat çağrısı' başlığıyla manşet oldu. Belediye Başkanı Bekir Yıldız tutuklandı.
Tanklarla demokrasiye balans ayarı yapıldı!
 
Genelkurmay hareketlendi. Kuvvet komutanları, toplandı. 4 Şubat 1997'de Sincan, tank paletleriyle uyandı. Türkiye ise 'darbe mi oluyor?' endişesiyle. Tanklar, nizamiyeden çıkmış, yürüyordu. Demirel ve hükümete, eğitim faaliyeti bilgisi verildi. Ancak, çok geçmeden Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in, "Demokrasiye balans ayarı yaptık." açıklaması gelecekti. Bu ifadeler, sürecin sembolü oldu.
 
Gerilen ip, 28 Şubat 1997'de toplanan MGK'da koptu. Toplantı tam 9 saat sürdü. Asker kanadı, uzun konuştu. Laik cumhuriyetin yıkılmak istendiğini savundu. Hükümet üyeleri, eleştirileri cevapladı. Sert bir havada geçen toplantının ardından bildiri ve 18 maddelik tedbirler paketi benimsendi. 28 Şubat kararları olarak tarihe geçen maddeler, özellikle inançlara baskı öngörüyordu. Başbakan Erbakan'ın belgeleri imzalayıp imzalamadığı hala tartışılıyor. 

Türkiye'deki tüm darbeler aynı seyri takip eder. Önce kamuoyu desteğinin sağlanması için ‘uygun zemin’ oluşturulur. Zira ‘kaos, çatışma, güvensizlik, yalnızlaşma ve umutsuzluk’ sürecinde bir ‘kurtarıcı’ aranacaktır. Üstelik bu ‘kurtarıcı’nın yapacağı her türlü müdahale ve uygulama görmezden gelinecektir. Planın başarıya ulaşması için sivil unsurların desteği şarttır. Bu çerçevede medya hayati bir fonksiyona sahiptir. YÖK, barolar, yargı, iş dünyası, sendikalar, sivil toplum örgütleri ve üniversite öğrencileri psikolojik savaşın diğer cepheleridir. 27 Mayıs 1960’taki darbede, 12 Mart 1971’deki muhtıra döneminde, 12 Eylül 1980’deki askeri müdahalede 28 Şubat süreci ve 2002’den bu yana gündeme gelen darbe planlarında hep aynı yol izlenmiştir.
 
Aynı strateji darbe planlarında
 
Dursun Çiçek imzalı Eylem Planı: 'Dost unsurlar', basın ve yayın organları kanalıyla irticai grupların iç yüzünü gösteren propa− ganda çalışmaları planlı bir şekilde yürütülmekte. AKP mensuplarının, ülkemizde ekonomik krizin etkisinin ciddi olarak hissedildiği bir dönemde, lüks yaşamlarından taviz vermedikleri yönünde haberler yaptırılacak.
 
Kafes Eylem Planı: Medya ve internet siteleri kullanılacak. Agos abone listelerinin ulusal basında yayımlanması ve haber yapılması sağlanacak. Konu hakkında köşe yazıları yazdırılacak.
 
Eldiven Darbe Planı: Yıpratma: Medyanın şekillendirilmesi/TV kuruluşu/Elektronik ortamdan istifade.
 
Bilgi Destek Eylem Planı (Eylül 2007): Basın mensupları ve medya kanalları düzenli temaslarlarla yönlendirilecek ve yandaş kılınacak. Üst yargı organı başkanlarının TSK ile aynı paralelde hareket etmeleri sağlanacak. Ergenekon Yapılanma ve Yönetim Projesi: Ergenekon'un medya kuruluşlarını kontrol etmesinin yanı sıra kendi medya kuruluşlarını da oluşturması zorunludur.
 
Balyoz Darbe Planı: Darbe sürecinde 137 gazeteciyle işbirliği yapılacak, 36 gazeteci tutuklanacak.
 
Sarıkız Darbe Planı: Önce basını ele geçirmeye çalışacaktık. Bu nedenle ben Mustafa Özkan’ı davet edecektim. Sonra rektörler ile temas edip öğrencileri sokağa dökecektik. Sendikalar ile aynı şekilde hareket edecektik. (Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu ileri sürülen günlüklerden)
 
Emekli Org. Aytaç Yalman: Medyanın kesin adam edilmesi lazım. Burada işbirliği yapmamız lazım. (Mustafa Balbay’ın günlüklerinden)
 
Emekli Org. Yaşar Büyükanıt: Söyleyin Sayın Balbay, bu medya yapısıyla bugün darbe yapılır mı? Yapılmaz. (Mustafa Balbay’ın günlüklerinden)
 
Emekli Org. Şener Eruygur: Anıl Çeçen, Yıldırım Koç, Malatya, İstanbul, Samsun, 9 Eylül rektörleri. Onlar çok heyecanlı. Malatya falan bir görseniz, bu işi yarına bırakmayalım diyecek kadar heyecanlı. Artık bilen bilir, gören görür, biz yola çıktık. (Mustafa Balbay’ın günlüklerinden)
 
Meçhul subayın gönderdiği belgeler: İrticanın yaygınlaştığını pompalamak için 400’ü aşkın propaganda, 42 kara propaganda sitesi kuruldu.
 
Süreci deşifre eden itiraflar
 
Can Ataklı: 28 Şubat süreci içerisinde özellikle büyük gazete ve televizyonların yaptığı haberlerin yüzde 90'ı yalandır.
 
Gazeteci Mehmet Ali Birand: Bizim için, öncelik demokrasi veya Parlamento değildi. Bizler böyle yetiştirildik. Genlerimize, belki de farkına varmadan darbecilik işlendi. Komutanların üstünlüğünü sorgusuz kabul ederdik.
 
Gazeteci Ufuk Güldemir: Andıçları yayımlamadım. Erol Özkasnak beni işten attırmaya çalıştı.
 
Mehmet Barlas: Medyadaki ve sermaye kesimindeki bir grup durumdan hırsızlık çıkardı. Özelleştirmeleri, bankaları aldılar.
 
Mehmet Altan: Bir haberde profesörlerin 1993’te organeraller kadar para alırken bugün albaylar kadar para aldığı belirtiliyor. Benim başımı belaya sokan yazı, bu maaşları kıyaslayan bir yazıydı. Telefon edip gazete yönetimine, “onun m...tına süngü takar, cepheleri gezdiririm” demişti. (Bir başka general de Meral Akşener’e benzer bir mesaj göndermişti: “İleri geri konuşmasın. Gelirsek, İçişleri Bakanlığı önünde onu yağlı kazığa oturturuz.”
İlnur Çevik: Bazı büyük gazeteler ve onların TV kanalları ‘Türkiye'de darbe olsun’ diye var güçleriyle çalıştı.
 
Dönemin TOBB Başkanı Fuat Miras: Askerlerin müdahalesine iki gün kalmıştı... Biz bütün Türkiye'de üretimi durduracaktık.. Hayat felç olacak, elektrik, su kesilecekti. Hükümet mecburen çekilecekti.
 
Genelkurmay eski Başkanı Doğan Güreş: Sheraton Otel'de gazeteciler ve milletvekilleri arasında yoğun bir trafik yaşanıyordu. Üst kata çıkanlar, alt kata inenler vardı. Bu hareketliliğin ardından ‘üç kuruş’ için istifalar yaşandı.
 
Emekli Org. Çevik Bir: (Cumhurbaşkanlığı adaylığını eleştirenlere) Kin kusanları bir süre izleyeceğiz. Hemen açığa çıktılar. Diğerlerinin de tıynetleri görüldü. Bunların dinle, imanla, Allah'la ilgileri yok. Sırf menfaatleri para.
 
Emekli Tümgeneral Erol Özkasnak: O dönemde Genelkurmay Karargahı’yla çalışabilmek için askeri kaynaklı haber kırıntılarını bile manşet yaparak komutanlara yaranmaya çalışan kalemler, bugün benim kaynak soruşturması yaptığımı iddia eden kalemlerdir.
 
Cüneyt Ülsever: Hizbullah'ın gecikmiş infazı tam tersine 28 Şubatçıların esas niyetlerini ayan beyan ortaya koyuyor.
 
Oktay Ekşi: Şemdin Sakık olayında devlet basını, bu arada bizi de aldattı. Bizi kullanıp bazı meslektaşlarımızı da hedef alan bir yazı yazmama sebep olanları en ağır sözlerle kınıyorum.
 
....
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Senin Şehrin, Senin Siten
Tüm Hakları Saklıdır © 2013-2015 Haber Konya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 332 351 66 50 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA