• Konya19 °C
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
1 Yılda 40 bin Türk kesin dönüş yaptı
27 Kasım 2010 Cumartesi 23:10

1 Yılda 40 bin Türk kesin dönüş yaptı

Alman Bild gazetesi, Almanya'da doğan, yetişen ve eğitim gören, ancak daha sonra Türkiye'ye giderek çalışmaya başlayan bazı Türkleri tanıttı. Haberde geçen yıl 40 bin Türk'ün kesin dönüş yaptığı da be
"Biz Alman Türk kökenliler olarak Türkiye'ye döndük" başlığıyla verilen haberde, 2009 yılında 40 bin Türkün Türkiye'ye kesin dönüş yaptığı belirtildi.

Almanya'nın Münih kentinde doğan Özlem Aydın (36) , daha önce Almanya'da mimar olarak çalıştığını ve Türkiye'ye sadece tatil amaçlı gittiğini belirterek, "Türkiye'de iyi bir iş teklifi aldım. Çok iyi bir insanla tanıştım ve evlendim. Buradan da bir yere ayrılacağımı düşünmüyorum. Münih, İstanbul'un yanında köy gibi kalıyor, ancak başlangıçta Almanya'nın birasını, sosisini ve Oktoberfest (Ekim Şenliği) kutlamasını çok özlüyordum" şeklinde konuştu.

Almanya'nın Mülheim kentindeki bir bankada girişimcilere danışmanlık hizmeti veren Arda Sürel (40), Almanya'ya küçük yaşta gittiğini ifade ederek, Türkiye'de tatildeyken, Türkiye'ye ait olduğunu hissettiğini ve 2003 yılında İstanbul'a taşındığını söyledi.

Sürel, 2003 yılında çalıştığı bankadan ayrıldığını kaydederek, "İstanbul'a taşındım. Kendime ait bir firma kurdum. Almanlara özgü özelliklere bağlı olduğumu ve bu özellikleri beraberimde getirdiğimi düşünüyorum" dedi.

Özgür Mengil (36) ise, daha önce Frankfurt'ta kreş öğretmeni olarak çalıştığını ve işinden ayrılarak İstanbul'da yaşamaya karar verdiğini belirterek, "İki aydan beri İstanbul'da iş arıyorum. Erkek kreş öğretmeni Türkiye'de alışılagelmiş bir meslek değil. İstanbul'da çok az sayıda insan tanıyorum. Burada Almanya'ya göre daha fazla yabancılık çekiyorum" diye konuştu.

Düsseldorf kentinde yaşayan Hümeyra Sayın (25), Türkiye'ye ailesi ile birlikte kesin dönüş yapmak istediklerinde yaşamından bir parça kopmuş gibi hissettiğini ifade ederek, "Burada Alman gibiydim. Almanca konuşuyordum, Alman arkadaşlarım vardı ve Almanca rüya görüyordum. Türkiye'ye taşındıktan sonra Türkçe öğrendim, okulu bitirdim. Şu an İstanbul'da bir çağrı merkezinde çalışıyorum. Türkiye'ye uyum sağlayabilmek için çok uzun zaman harcadım. Gelecekte Almanca öğretmeni olmak istiyorum" dedi.

Türklerin Almanya Macerası Nasıl Başladı?
Almanya’ya ilk resmi Türk işgücü göçü, Türkiye ile Almanya arasında 31 Ekim 1961′de, ”Türk İşgücü Anlaşması”nın imzalanmasıyla başladı.

2. Dünya Savaşı’nın 1945 yılında sona ermesiyle Batı Avrupa ülkeleri hızlı bir kalkınma sürecine girerken, işgücü ihtiyaçlarını, daha ucuz olan yabancı işçi çalıştırarak karşılama yoluna gittiler. Almanya da ülkede çığ gibi büyüyen işçi açığını gidermek için 1955 yılından itibaren İtalya, Yunanistan ve Portekiz gibi Akdeniz ülkelerinden işçi almaya başladı.

31 Ekim 1961′de de Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Devleti arasında ”Türk İşgücü Anlaşması” imzalandı ve böylece ilk resmi Türk işgücü göçü başladı.

Türkiye’de ”Alamancı”, Almanya’daki Türkler arasında ”gurbetçi”, Almanlar tarafından önce ”Gastarbeiter” (misafir işçi), daha sonra ”Auslaender” (yabancı) ve şu anda da ”Mitbürger” (hemşehri) denilen Türk işçilerin ilk kafilesi, 1961 yılında Almanya’ya geldi. İşçilerin yüzde 60′ı gibi önemli bölümü kalifiye elemandı.

Dişlerine kadar kontrol

Almanya, İstanbul’un Tophane semtinde bir irtibat bürosu kurdu.

Almanya’ya gelmek isteyen insanlar bu büroya müracaatta bulunuyor, ardından memleketlerine geri dönüp, bürodan gelecek ”Almanya kağıdını” bekliyorlardı. Mektubu alan İrtibat Bürosu’na koşuyor ve Almanya’ya gidiş çilesi başlıyordu.

Aralarında belki de hiç doktora gitmemiş kişilerin de bulunduğu işçiler, Alman doktorlar tarafından sıkı bir sağlık kontrolünden geçiriliyordu. İşçiler, dişlerine kadar kontrol ediliyorlardı. Sağlam olanlar, köylerine kentlerine gidip, Almanya’ya gitmek üzere tahta bavullarını hazırlıyor ve 1-2 yıllığına, 3-5 kuruş biriktirdikten sonra geri dönme düşüncesiyle uzun bir yolculuğa hazırlanıyorlardı.

İstanbul’un Sirkeci garı, ayrılış günü geldiğinde ana baba günü oluyordu. Kiminin uğurlayanı vardı kiminin yoktu. Kara trene binildiğinde içleri bir hüsran sarıyordu.

Yaklaşık 3 gün süren yolculuktan sonra Münih garında yeni bir hayata başlanıyor, gardaki camsız odalarda insanlar gidecekleri kentlere göre ayrılıyor ve ellerine tren biletleri ve kumanyaları veriliyordu.

Gittikleri kentlerde çalışacakları firmalarda Türk tercümanlar ve firma yetkilileri tarafından karşılanan işçiler önce, ”Heim” adı verilen kalacakları yurtlara yerleştiriliyordu. Bunların çoğu, 2, 4, 6 kişinin kalabileceği odalar, müşterek tuvalet banyo ve mutfağı olan barakalar, bekarların kaldığı yurtlardı.

Türk işçiler, aldıkları ücretin büyük bölümünü biriktirmek için her türlü fedakarlığı yapıyorlardı. Yemiyor, içmiyor, sadece para biriktirip bir müddet sonra ülkelerine dönüp tasarruflarını, ev alarak küçük bir dükkan açarak değerlendirmeyi düşünüyorlardı. Bu kısıtlamalar sonunda kendi sağlıklarına mal olsa da…

Eşlerini Almanya’ya getirten Türkler, ”Heim” hayatından kurtuluyordu. Kimi tek odalı bir ev bulup taşınıyor, kimi de aile yurtlarına taşınıyordu.

Almanya’daki yabancı işçilerin sayısı 1973 yılına kadar sürekli arttı. İşçi sayısının yanı sıra eş ve çocuklardan oluşan yabancı sayısında da artış oldu. Ülkede 1973 yılında yabancı işçi sayısı 2.6 milyona ulaşırken, aileleri ile birlikte yabancı sayısı da 4 milyona yükseldi. Türk işçilerinin sayısı ise 600 bin aile üyesi ile 900 bine ulaştı.

Kriz Türkleri de vurdu


Dünyadaki petrol krizinden Almanya da büyük ölçüde etkilendi.

Federal hükümet, 1974 yılında, ”Anwerbestopp” olarak adlandırılan yabancı işçi alımını durdurdu. Sadece Avrupa Topluluğu ülkeleri vatandaşları işçi olarak alınmaya başlandı.

Böylece Alman istihdam sektörü, topluluk üyesi ülke vatandaşı olmayanlara kapısını kapadı. ”Yabancılar sorunu”, 1973′ten sonra daha hararetle tartışılmaya devam etti.

Bonn hükümeti, 1978 yılı Aralık ayında federal hükümetin Yabancılar Danışmanlığını oluşturdu. Başkanlığına, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin Alman Sosyal Demokrat Partili (SPD) eski Başbakanı Heinz Kühn getirildi. Kühn, 80′li yılların başında yine SPD ile yönetilen Schmidt hükümetinin talepleri doğrultusunda yabancı işçiler ve aile bireylerini de kapsayan, daha sonra Kühn-Memorandumu diye anılacak bir memorandum hazırlayacaktı.

Söz konusu memorandumda, özellikle Türklerin ve çocuklarının okul öncesi ve sonrası eğitimi ile mesleki eğitimine ağırlık verildi.

İşçi şirketleri

Almanya’daki Türk işçiler kendi ekonomik durumlarını düzeltmeye çalışırken, bir yandan da Türkiye ekonomisine katkıda bulunmayı amaçlıyorlardı. Bu nedenle de 1970′li yıllarda işçi şirketleri furyası başladı. İlk olarak 2200 ortaklı Türksan kuruldu. Ardından da şirketler mantar gibi çoğalmaya başladı. Herkes kendi yöresine bir yatırım yapmak istiyordu. Vatandaşların bu çabaları suiistimal edildi.

Şirketler kuruldu, paralar toplandı ama sonu hüsranla bitti. 290′ın üzerinde işçi şirketi kurulduğu halde, bunlardan ancak parmakla sayılacak kadarı faaliyete geçti.

İşçi şirketlerinden sonra yatırımlar, Türk bankalarına ve inşaatlara yapılmaya başlandı.

Vatan hasreti

Almanya’da vatan hasreti çeken Türk işçileri, Türk yemeklerini, müziğini özlüyorlar, izin için Türkiye’ye gittiklerinde beraberlerinde çuvallarla nohut, fasulye, bulgur ve sebze getiriyorlardı.

Türkler kendileri bir işyeri açamıyordu. 1960′lı yılların sonlarına doğru bir Alman vatandaşına ücret karşılığında iş müsaadesi aldırıp, kasap, bakkal, restoran, ”export” adını verdikleri elektronik eşya mağazaları açmaya başladılar.

Türk dükkanlarının yer almaya başladığı Köln’ün Weidengasse caddesi, Berlin’in Kreuzberg ilçesi, ”Küçük İstanbul” olarak adlandırılmaya başlandı. Bu dükkanlardan, Türklerin yanı sıra Almanlar da alışveriş yapıyorlardı.

Müzik kasetlerinin piyasaya çıkmasıyla Almanya’da da kaset furyası başladı. Yılmaz Asöcal, Minareci, Uzelli, kaset dünyasında Türk sanatçılarının eserlerini Almanya’ya taşıyan isimler oldu. Bu arada, ”Köln Bülbülü” olarak adlandırılan Yüksel Özkasap, gurbet türküleri ile Türkler arasında büyük ilgi gördü. Ardından video geldi. Birçok evde video salgını başladı. Başlangıçta 120 marka satılan video kasetlerin fiyatı zamanla 1 marka kadar düştü.

Patronluğa doğru

Köln’deki Ford fabrikasına İzmir’den işçi olarak gelen Burhan Öngören, evinde Türk usulü sucuk yapmaya başladı. Bunu fabrikadaki Türk arkadaşlarına çanta içerisinde sattı. Daha sonra bir depoda küçük bir imalathane ve ardından şimdi bütün dünyaya tonlarca satış yapan, sucuk, salam ve sosisten oluşan modern bir et ürünleri fabrikası oluşturdu.

Almanya’ya öğrenci olarak gelen ve 1968 gençlik olaylarına da karışan Vural Öger, küçük çapta başladığı uçak bileti satışıyla bugün ülkenin en büyük turizm şirketi olan Öger Tours’u kurdu.

İki Almanya’nın birleşmesinden sonra eski Doğu Almanya’daki şirketler satışa çıkartıldı. Bu satışlar sırasında Ünyeli Şenol Yeğin adlı Türk işadamı Türkiye’den Almanya’ya gelerek, Almanya’nın Çek Cumhuriyeti ve Polonya ile olan sınır kentindeki Seifhennersdorff adlı küçük kasabada bulunan ve kapanmanın eşiğinde olan paraşüt ve askeri giyecek imalatı yapan firmayı satın aldı. Yeğin, yaptığı yatırımlarla bu kasabanın ekonomisine ve istihdamına büyük katkı sağladı.

Türk girişimciler, 1980′li yıllarda çok hızlı gelişme kaydetmeye başladı. 1999 itibariyle Almanya’daki Türk işletmelerinin sayısı 55 bin oldu. Bu işletmelerde yaklaşık 300 bin kişi çalışıyor, ciroları da 50.3 miyar markı buluyor.

Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği’nin (ATİAD) yaptırdığı bir araştırmaya göre, bugün 55 bin olan Türk girişimcilerinin sayısı 2010 yılında 100 bini bulacak. İşçi sayıları da 650 bine yükselecek. Ciroları da 165 ila 218 milyar mark arasında olacak.

Türklere vize

Alman hükümeti, Türkiye’den Almanya’ya akın eden ”ekonomik sığınmacılar” nedeniyle Ekim 1980′de tek taraflı olarak Türk vatandaşlarına vize uygulaması başlattı.

Bununla da yetinmeyen Alman hükümeti, 1981 yılı Aralık ayında yeni kısıtlamalar getirdi. Bunların başında, yeni evlenen gençlerin eşlerini ancak 3 yıl sonra yanlarına alabilme zorunluluğu geldi. Bunun yanı sıra yabancıların çocuklarını yanlarına getirebilme yaşı da 18′den 16′ya düşürüldü.

Geri dönüşe teşvik

Almanya, Türk vatandaşlarına tek taraflı vize uygulaması, eş ve çocuklara koyduğu kısıtlamalarla kalmayarak Türklerin sayısını azaltmak ve geri dönüşü teşvik etmek amacıyla 1984 yılında ”Geri Dönüşe Teşvik Yasası” çıkarttı. Bu yasayla tahminen 290 bin dolayında Türk vatandaşı Türkiye’ye döndü.

Bu yasa çerçevesinde ülkelerine dönen Türk vatandaşlarına 10 bin 500 mark, çocuk başına da 1500 mark verildi. Bu yasadan yararlananlar Almanya’da bütün ilişkilerini kesip, Türkiye’ye kesin dönüş yaptı. Bu kişiler sigorta kurumlarına ödedikleri işçi payı sigorta primlerini peşin alırken, işveren payını almayıp Almanya’da emekli olma şansıyla birlikte yeniden Almanya’ya dönüş haklarını kaybettiler.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Senin Şehrin, Senin Siten
Tüm Hakları Saklıdır © 2013-2015 Haber Konya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 332 351 66 50 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA